- Bloğuma uzun zaman
oldu bir şeyler yazmayalı. Sanırım bunun nedeni yazdıklarımın (özellikle dikkatimi
çeken olumsuz anlamdaki şeylerin) ve söylenenlerin havada kalması (düzelmemesi –
ciddiye alınmaması) olsa gerek. Yani hiçbir şeyin insanlar tarafından öneminin
olmaması. Ne söylesen boş, ne yapsan boş misali. Bu ruh hali insanlığa zarar verse
de kopulamayan bir tutum olarak süre gelmekte yazık ki. Bunun en son örneğini
salgın olayında da çok açık gördüm. (Covid 19 / corona) Neler oldu neler; gerçekten
pes dedim. Şimdi tekrar bu olanları çok matahmış gibi yüz milyonuncu kişi
olarak kalkıp size anlatmayacağım, siz de zaten çok iyi biliyorsunuz ve
farkındasınız. Kısaca olacak şeyler değildi yaşanılanlar. Bundan hiçbir ders
çıkarmayan insanoğluna da elbette yine şaşırmadım. Anladım ki; ne olsa nafile,
ne söylense nafile bu insanlık için. Böyle olduğundan dolayıdır ki bu
sayfalarda bir şeylere dikkat çekmek, yorumlamak içimden gelmiyor açıkcası. Değmiyor
çünkü. Nedense çoğu şeye kötü ve komik imzalar atmaktan bıkmıyor insanoğlu.
- Bu arada, salgın (Covid
19 / corona) demişken, müzik sektörünün de bu durumdan dolayı yeniden bir
yapılanmaya ihtiyaç duyacak olması iyi oldu. Bu yeniden doğuşta (sağlıklı doğabilirse
tabi) iş verenlerin, solistlerin, enstrümanistlerin ve de dinleyicilerin
seçimlerinde “İYİ” olması (iyiyi bulması), “DOĞRU” olması (doğruyu bulması) gerekecek.
Şunu da unutmamak lazım: doğru göreceli değildir, yoruma açık olmaz. Aksi
taktirde müzik piyasasında kaos hiç bitmeyecek. İyi müzik yaptığını
söyleyeninden, hakkının yenildiğinden ve emeğinin karşılığını alamadığından
yakınanına, müzik yapmak için sahne bulamayanından, ücretlerin tadmin edici
olmadığından şikayet edenine, tapon şarkıcılara sahne veren, prim yaptıran
işletmecilerden, kanka ayağıyla iş yürüten, sahnede dişiliği sanattan daha
önemli ve gerek bulanına, kokuşmuşluğu, sıradanlığı sevenine kadar herkes bir
çamaşır makinesinin içindeymişçesine bir sağa bir sola dönüp duracak, ta ki
birileri düğmeye basana kadar. Barış abi derdi ya; “Bir dünyaki haklı haksız
karışmış” diye. Bunu düzeltmek elbette gerçek vizyon ve kalite sahibi adaletli
kişilerin çoğalmasından geçecek. Bu salgın esasında iyi tarafından bakacak
olursak bir çok şeyin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat olacak. Kalkınmak,
gelişmek ve devam edebilmek adına… Bazı sarsıntı ve yıkımlar yeni ve güzel
şeylerin başlamasına vesile olur. Dilerim bu başlangıçlar bütün insani hislerin
yücelmesine ve güzel duyguların tekrar dışa vurumuna da neden olur.
- Mart / Nisan 2020
tarihleri arasında gördüm ki yaşadığım yer korkunç bir yalnızlığa bürünmüş. O
güzelim yer susmuş. Çok moralim bozuldu. Sınırlı da olsa dışarı çıkabilmek, evde
kapalı kalmamış olmak bana motive olmadı. Tam tersine beni düşürdü. Hayat
bitmiş. Mat, soğuk bir hava sarmış her yerini. Tanıyamadım. Boş sokaklarında
onunla beraber ağladım. Birbirimize anılarımızı anlattık. “Ne günlerdi” dedik.
Sanki iki ay öncesinden değil de, on yıl öncesinden bahsediyorduk. İki ayda
böyle her şey yerle bir olabilir miydi ? Olurdu. İnsan bir anda ölüyor, bunun
olması çok mu zor ? Hani bilimkurgu filmlerinde kıyamet sonrasında şehirde
yüz-ikiyüz kişi kalırdı da boş,harebe sokaklarda dolaşırlardı ya, aynı o kafada
dolandım yaşadığım semtin sokaklarında. Ürkütücüydü. Üzücüydü. Sokak hayvanları
huzursuz, korkmuştu. Martılar caddelerde yürüyordu. Gülüşmeler, sohbetler
aradım bulamadım. Bir şeyden dolayıydı, belki birinden, belkide birkaç şeyden
dolayıydı bu hal. Birileri yüzünden ve birilerinin bir şeyleri yüzünden maruz
kalıyor olmaktan, istemim dışı birlikteliklerden, gitmek istemediğim yöne
götürülmekten çok çok sıkıldım.
- Lüzumsuz şeylerde
başarılı olmak dikkatimi çekiyor. Bakıyorum sosyal medyaya photoshop’lar öyle
başarılı ki (komik anlamda) sahiden bir buçuk saatlik bir komedi filminde
harcayacağınız gülme performansınızı bir dakikada size harcatacak türden.
Beğeniler yıkılıyor. Diğer bir tarafta, resimlere konuşma metni yazmak zeki
esprilerle kriz geçirtiyor. Mecazi anlamda (her anlama çekebileceğiniz) sözcüklerin
resim edilmesi havalarda uçuşuyor. Trollerse sosyal medyanın çeşitli
mecralarında kolkola geziyor. Geçirme dersen, oho oooo, gırla gidiyor, o ona
giydiriyor, o ona giydiriyor. Bir yandan herbokologlar hayatınıza felsefik
dokunuşlar yapmaya talip beliriveriyorlar edebi minibüs arkası yazılarıyla.
Diğer yandan acıma,vicdan,üzüntü duygularınızı dürtmeye çalışanların
paylaşımları arzı endam ediyor. Tabi bu saydığım şeylere ilgi kopuyor gidiyor,
ilgi büyük. Diğer bir kesim sanki marsta yaşıyormuşçasına insanın kafasında “Ora
nere ki” izlenimi yaratıyor, çeşitli konularla karşımıza gelen selfie’leriyle.
Başka bir kafa; “Sene seviyo – reeeee” diyerekten insta mahalle muhtarı olarak
düzen kuruyor, akıl veriyor, pamuk kalbi ile ruha dokunuyor, reyting topluyor.
Yukarıda
yazdıklarımın hangi biri ne zaman işinize yaradı, ne gibi bir fayda sağladı
merak içindeyim. Esasında cevabı biliyorum. Evet gülmekse çok komik doğru. Güleriz
hep beraber. Ancak hayatın tamamı keşke gülmekten (bunlardan) ibaret olsa. Kafaların
sırf bunlara işlemesi, sırf bu tür şeylerle uğraşmak, bu tür şeylerle meşgul
olmak, bu tür şeyler üretmek, bizi ve oluşturduğumuz toplumu nasıl şekillendirir
? Şekillendirmez. Hiçbir şey katmaz.
Gülüp gevşemekten başka hiçbir fayda vermez. Gülüp geçeriz. Hayatta öyle çok sorun var
ki, buna rağmen her şey yolundaymış gibi hep gülüp eğlenmeye odaklanarak gerçekliği kaybetmenin insan psikolojisinde önemli bir yeri olsa gerek. Vurdum duymaz olmak, bahanelerle sorunlardan kaçmak boşa kürek çekmektir. Çünkü sorunlar varlar ve gerçekler, çözmeden ve yüzleşmeden ortadan kalkmazlar. Bir kaçış yolu olarak, normalleştirme istemiyle bir hayal dünyası içerisinde iyi hissetme çabasının doğru olmadığını
düşünüyorum. Realist olmak gerekiyor. Gerçek gerçektir, yaşamak istemesek de, görmek istemesek de 'gerçek' orada
durur.
-
Bilim ? ,
Ekonomi ? , Sanat ? , Hayat ?
-
Boşve yağ, gel bag şu internedde neleğ oluyoğ, ne gomik
bag bag …
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:
BURAK KIRMIZITUNA INSTAGRAM SAYFASI İÇİN TIKLA:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder