Hayatta
neler oluyor, insanlar ne sınavlardan geçiyor, insanın başına ne mucizeler
geliyor ve ne savaşlar veriyor. Yakın zamanda bu cümleye en uyan kişinin
değerli organizatör “Ahmet San” olduğuna şahit oldum. Nasıl mı? Kendisinin
kaleme aldığı ve tecrübelerini paylaştığı “SAN” adlı kitabını okuyarak.
Elbette
herkesin hayatında taşlar yerine oturmayabiliyor. İnsanlar, herhangi bir konuda
hayatlarında tıkanıp kalabiliyorlar. İşte bu konuda Ahmet San’ın ne kadar
ısrarcı olduğuna şahit oldum. Kitabı okurken başım döndü ve çok etkilendim. Ahmet
San’ın hayatı tam bir trafikti. Dur durak bilmeyen bir koşuydu. Bu azim, hırs
ve taktik oluşturma becerisini çok kıskandım. Aynı zamanda çok takdir ettim. Sabırına
şaşırdım. Ve birkaç senedir yazmadığım bloğumda kendisi hakkındaki duygularımı
paylaşmak istedim.
Ahmet
San’ın hiçbir zaman ben bunu yapamam gibi bir düşüncesi olmamış. Hiç bir şeyi
kendisine uzak görmemiş. Çoğunlukla istediği şeylerin baş kahramanlarıyla
direkt muhatap olmaya çalışmış. Mesela çoğu sanatçının direkt kendisiyle irtibat kurmayı hedeflemiş.
Çünkü diyaloglara ve ikili ilişkilere çok önem vermiş. Girişkenliğin ve
konuşmanın açamayacağı kapı ve halledemeyeceği konunun olmayacağına inanmış.
Çok azmetmiş, çok uğraşmış, çok sıkıntı çekmiş. Ahmet San’ın beceresine ve
kendisine olan inancına hayran kaldım. Kendisine hiçbir şeyi çok görmemesinden
kaynaklı, ülkesine de bir çok şeyin yakışacağını uygun görmüş. “Dünyanın her
ülkesinde oluyor da benim ülkemde neden olmasın?” demiş. Ve ülkemizde, özellikle
de Türk gençlerinin ancak dergilerde gördüğü sanatçıları onlarla buluşturmuş.
Sanat konusunda Türk gençliğinin önderi olmuş, Türkiyenin de sanatsal anlamda
en iyi ve en doğru temsilcisi...
Kitapta
gördüğüm bir başka şey de çevrenin ve kurulan arkadaşlıkların ne kadar önemli
olduğuydu. Fark ettiğim şey, güzel bir işin çıkması ve oldurulabilmesi için basamakları
çıkarken iki elinden sağlı sollu tutacak birilerinin gereksiminin duyulmasıydı.
İşin içinden çıkılamayacak durumlarda hep arkadaşlar ve tanıdıklar yardıma
koşmuşlar. Bizzat tanışıklıkların dışında, alınan görüşme randevuları, önemli
isimlerle buluşmalar yada ziyaretler bir tanıdık aracılığıyla da yada tanıdığın
tanıdığı sayesinde de gerçekleşmiş. Yani bazı isimler işleri kolaylaştırmış. Bu
da Ahmet San’ın geçmişte oluşturduğu güzel iletişimin sonucunda mümkün olmuş.
Ben
bu kadar uçağa sıklıkla binen bir insan daha ne gördüm, ne duydum. Ahmet San
ülkeler arasında bir semtten bir semte gider gibi gitmiş. Gündüz bir yerde,
birkaç saat sonra başka bir yerde yada bir gün konaklamalı olarak bir o ülkede
bir bu ülkede olmuş. Seyyah gibi yaşamış. Otellerde hayatını sürdürmeye
çalışmış. Telefonla konuşabilinecek konuları bile kilometrelerce yol kat ederek
yüzyüze görüşmeyi tercih etmiş.
Galatasaray
Lisesine gelince, orası neymiş öyle? Sanki Fame Academy gibi. Ülkemizin önemli
pozisyonlarında bulununan hemen hemen tüm isimleri oradan mezun olmuşlar.
Dayanışmanın ilke edinildiği bir eğitim kurumuymuş. Ve burada okuyanlar,
okurken de, mezun olduktan sonra da birbirlerine bağlı kalmışlar.
İlginç
bir nokta da, Ahmet San’ın tek başına, bir şirket olmadan organizasyon işlerini
yürütüyor olmasına rağmen mekancılık konusunda çok ortaklı çalışmasıymış. Ortaklı
işlerde uzun soluklu ve istikrarlı olamamış ne yazık ki.
Ahmet
San’ın babasının fabrikası olmasına ve yönetimde yer alma imkanına rağmen kendi
hayallerinin peşinden gitmesinin de ne kadar takdire şayan olduğunu belirtmek
isterim. Hayallerinde ısrarcı olması aklıma kendimi getirtdi.
Ahmet
San, aynı zamanda devasa showroom’ların, fuarların, festivallerin, yurtdışı
patentli tiyatro oyunlarının, yabancı sanatçıların yeni çıkan albümlerinin
dağıtım haklarının, yine yabancı sanatçıların dönemin gazinolarında sahne alma
organizelerinde, disco işletmeciliğinde, siyasi bir partinin seçim
reklamlarının organizesinde, uluslar arası müzik yarışması düzenlenmesinde,
zamanın meşhur yabancı dizi oyuncularının da Türkiye’yi ziyaret etmesinde başı
çekmiş. Kısa bir dönem dizi yapımcılığı bile yapmış Ahmet San.
Kitapda
bir çadır (organizasyonlar için) meselesi var ki dillere destan. Buradan
anlatmak ne mümkün. Bence kitabı alarak Ahmet San’ın kendi kaleminden okuyun
derim.
Ahmet
San ülkemizin kültürel gelişiminde büyük rol oynamış. Çeşme’yi sanat şehri
yapmış, turistik değerini arttırmış ve esnefa, ticaret anlamında büyük katkısı
olmuş. Her organizasyonda basını iyi kullanmayı bilmiş. Dış basının önemini de
göz ardı etmemiş.
Ayrıca
bu kitapla tüm dünyada olduğu gibi ”Para”nın gücüne de bir kez daha tanıklık
etmiş oluyoruz. Para ölüm ve çaresiz hastalıklar hariç her şeye çözüm oluyor.
Parayla bir çok şeye sahip olabiliyorsunuz. Para gelişmeyi, büyümeyi sağlıyor.
Ve de kim olursa olsun herkesin sizi dinlemesine olanak sağlıyor. Paranın ciddi
bir güç olduğunu kabul etmek gerekir. Nerdeyse para için yaşıyoruz ve parasız
hiçbir şey olmuyor. Sırf bu yüzden yok olanlar var, sesini duyuramayanlar, kaile
alınmayanlar var, bu çok büyük talihsizlik tabi. Parasız gerçekleşen duygusal
ve manevi ufak tefek tasvirler ve tatminler ruhu beslemez oluyor ne yazık ki.
Ahmet
San bu dünyada hep büyük hayallerin adamı olmuş ve o hayalleri gerçeğe
dönüştürmek ile görevlendirilmiştir. Aynı bir noel baba gibi amacı net
bellidir.
Midwood
İstanbul Film Stüdyosu Kompleksi’nin Hollywood Universal Stüdyolarının bir
benzeri olarak Ahmet San tarafından yaptırıldığını biliyor muydunuz? Peki bunun
Türkiye’ye olumlu anlamda katkısının ne kadar büyük olacağını kestirebiliyor
musunuz? Hollywood yıldızlarının ülkemizde sanatını gerçekleştireceğini ve
turizm’e olan katkısını düşündükçe heyecanlanıyorum.
Evet
Ahmet abi, lafı uzatmadan zaten önemli bir yere sahip olduğun hayatımda yine
farklılık yarattığını söylemek isterim. Azminin ve stilinin önünde şapkamı
çıkarıyorum. Yaşadıkların ve vermiş olduğun mücadele yaşamımın geri kalan
kısmında rehberim olacaktır. Senin yazdıklarında ve dolayısıyla yaşadıklarında
gördüm ki, birkaç şeyde yanlış yapmışım. Konunun muhatabıyla direkt muhatap
olmak nasıl aklıma gelmemiş. Bir şeyi rica etmekte ne kadar gecikmişim. Sana
Müzik hakkında bir şeyler sormak için neden beklemişim, senden fikir almak için
neden çekinmişim, bu kitaptan sonra hatamı anlayabiliyorum. Yol gösterebilme
ihtimalini hiç yoktan mümkün kıldırmamışım. İşte böyle, hayatımızda dönüm
noktamız olabilecek şeylerin öneminin farkına varamıyoruz ve garip bir şekilde
kendimizi geri çekiyoruz, kısıtlıyoruz. Belki de kendimize çok görüyoruz
bilemiyorum. Ben hep, karşımda bulunan kişinin beni yanlış anlamasından korktuğum
ve kendisinin kendimi anlatacak süreyi bana tanımayacağından çekindiğim için bir
girişimde bulunmak için çok uzun düşünürüm. Israrcı ise hiç olamam. Ama bu bana
kaybettirir. Öyle de oldu. Bunu senin kitabınla çok iyi anladım Ahmet abi.
Elini
attığın bütün işleri iyi bir şekilde sonuçlandırmışsın. Ülkemiz sanatçıları
için düşündüğün hedeflerin gerçekleşmemesi bence bir başarısızlık değil. Çünkü Türk
sanatçılarının dünya çapında bir yer edinebilmesi için ne kadar uğraştığını biliyorum
abi. Senin hakkında az bir bilgisi olan bir kişi bile bunu bilir. Bu konuda
üzülmeni istemem, bunun oldurulamamasının nedeni seninle ilgili değil onlarla
ilgili. Bu tür bir yol için sırtında çantası ile bekleyenler ve o yola
götürecek birisinin gelebileceğini düşünenler sence yok mudur? Elbette var abi.
Kendimden çok iyi biliyorum. Sadece Türk sanatçılarının yurt dışı kariyerleri
için yapılan hamlelerde, sanatçıyı anlama konusunda biraz yetersiz kalınmış
olunabilinir yada sanatçıya duyulan güven ve inancın boşa çıkmış olması
olabilir.
Ahmet
abi satırlarıma son vermeden önce, anıtkabir konserini gerçekleştirebilseydin
keşke diyorum. Kitabında o dönemi okurken içimden ılık ılık bir şeyler aktı
gitti. Aynı zamanda koptu da… Hala bu proje için geç midir bilemem.
Abi,
böyle bir hayatı bizden esirgemediğin ve paylaştığın için çok teşekkürler.
Bunları bilmemiz iyi oldu. Bundan sonra ki kalan diğer kısmı da “Part 2” olarak
yayınlamayı sakın es geçme. Hayatını beyaz perdeye aktarabilecek kim var şimdi aklıma
bir isim gelmiyor ama böyle bir projeyi ancak yine sen bize hediye edebilirsin
diye düşünüyorum.
Gümrükte
çıkan sorunlarla, sanatçıların garip davranışları ve istekleriyle,
bürokrasiyle, önüne çıkan bütün engellerle, aksiliklerle, arkadan iş
çevirenlerle, gol atmaya çalışanlarla, sponsorlarla, suçlamalarla nasıl baş
etmişsin abi. Örnek bir model oluşturmak ve bunu alın teriyle, emekle yapmak ne
büyük gurur. Kendinle gurur duymalısın. Bizler seninle gurur duyuyoruz, bizlere
aydınlığı ve sanatı en güzel şekilde yaşattığın için. Her zaman
kalbim(iz)desin.
“Benim rakibim yolun kendisiydi. Rekabeti hayatın kendisiyle yapmaya karar verdim, insanlarla değil. - Ahmet San”
“Zoru
severim sadece biraz zaman alır. - Ahmet San”
“Fakat
ben aynı kalamam. - Ahmet San”
“Aradığınıza
ulaşamamış olabilirsiniz ama aradığınızın olmadığına dair bir kanıt yoksa sonu
gelmeyen bu koşuya devam etmelisiniz. - - Ahmet San”
“Hayata
ne katıyorsak onu yaşarız. Neler yapacağımıza bizden başka kimse karar veremez.
Belki şanslı değilsin ve belki de olasılıklar aleyhine ama hiçbir şey, en
azından bir çok şey yapılamaz değil. - Ahmet San”
“Hayatla
son arasında sadece birkaç santim var ve o mesafenin değerini bilerek yaşayın
dostlar. - Ahmet San”
“Peşinden
gidecek cesaretimiz varsa tüm hayallerimiz gerçek olabilir. – Walt Disney”
“Amaç,
ona varmak için yürüdüğün yoldur. Bu gün attığın her adım, senin yarın ki
yaşamındır. – Wilhelm Reich”
“Birisi
bana hayır derse, bu yapamayacağım anlamına gelmez, sadece onlarla
yapamayacağım anlamına gelir. – Karen E. Quinones Millez”
“Aklın
öğütlediği her şeyi tutkuya kapılmaksızın yerine getirmek için sağlam bir
kararlılık gerekir. Bence erdem bu karar sağlamlığıdır. – Rene Descartes”
“Soluklanıp
anlatacağım size, çağlar ötede bir yerlerde ormanda yol ikiye ayrıldı. Ve ben
daha az gidilmiş olanı seçtim. İşte her şeyi değiştiren bu oldu. – Robert
Frost”
“Hayatı
yaşanır kılan, hayallerimizin gerçek olma ihtimalidir. – Paulo Coelho”
“Ağaca
çıkmak istiyorsanız, yıldızlara çıkmaya niyet edin. - Konfüçyus”