Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Ağustos 2013 Çarşamba

KENDİME.



Sen var ya her şeyimsin biliyor musun ? evet aynadaki ben,sudaki suretim,güneşteki gölgem...seni çok seviyorum.Sevmekle de kalmayıp üstelik beğeniyorum da...Yalansız ve sadık kaldın bana,hiç kendimle kavga etmek zorunda bırakmadın beni...arada bir farklı düşünüp farklı kararlar aldık ama ne sen bana küsebildin ne ben sana..
Ne sen benden kaçabildin,ne ben senden...Yalnızlığı hiç tadmadım.Sana (kendime) güvenim tamdı.Hiç bir şeyden korkmadım.Bir değil iki kişiydik.
Huylarımızı seviyorum; Kebap'a duyduğumuz aşkı,en kısa mesafeye bile giderken sahne hazırlığıyla gitmemizi,futbol'dan nefret etmemizi,insanların suratına hiç bir kaygımız olmadan doğru bildiğimizi söyleyebilme rahatlığımızı,tatlı krizlerini,sessizliğe olan düşkünlüğümüzü,eskiye olan bitmez tükenmez hasretimizi,''son söz bize aittir'' felsefemizi, gibi gibi bir sürü şey...
Kendime yatırım yapmayı seviyorum; spor yapmayı,başka insanların dilini öğrenmeyi,sosyalleşmeyi,her konu hakkında söyleyecek doğru bildiğim mutlaka bir-iki şeyin olması gerektiğini,saçıma,kiloma,giyinişime dikkat etmeyi,siyasetten uzak durmayı......
Seni bizim ayarımızda olmayan insanların yanından çekip almayı seviyorum.egomuzu da...zaten ego insanın özü değil midir? senin adın yani...ukalalık yapmayı da seviyorum.bilirsin insanlara derdini anlatmak için bazen aynen onlar gibi konuşmak gerekiyor.böylelikle ortak noktada buluşabiliyoruz.
Gözlerimi seviyorum,ellerimi de...otuz sekiz yıldır bembeyaz kalan dişlerimi de...bir de her şeyi sineye çeken kalbimi,sünger misali...Dans edermişcesine ritmik yürüyüşlerimizi...kalabalık içerisindeyken yüksek sesle bir-iki mısra şarkı mırıldandığımızda o komik bakışlar sonucu eğlendiğimiz anları seviyorum.
Beraber yürek yüreğe verdiğimiz işlerden çıkan başarıların kıskanılmasında seni seviyorum.Her şeyi sana (bana) borçluyum.
Herkesin biz olmaya çalışmasını,olamamasını seviyorum.
Sana laf söyletmem,hiç kimseden utanmam,seni sakınırım,her sabah yüzünü temizlediğimde;sana günaydın dediğimde bana iyi bir günün garantisini verensin.
Bunca senelik dostluğumuz bir tabut karanlığında biterken ve sen göğe yükselirken.sonsuz teşekkürler edeceğim sana bir kez daha; beni hayatımda ayakta tutmak için çıkarsız her şeyi göze aldığın için...beni sevdiğin için...









 BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:
 

21 Ağustos 2013 Çarşamba

DOSTLUK


İnanın benim için aşk kadar,sevgi kadar bulunması zor ve meşakatli bir ilişki.Etrafınıza bakarsanız yada yalnızlığınıza en az bir sevgili kadar ona ihtiyacınız olduğunu anlayacaksınız.
Bilirsiniz çocukların ilk dostları oyuncak ayılarıdır.bence nedeni; ona dünyalarını kolay açabilme rahatlığıdır ve onunda ses çıkarmadan onu dinleme güzelliği...bu sessizlik çocukda kendisini anladığının güvenini yaratır.Dost; ses çıkarmadan,söz kesmeden dinler,her yere sizinle gelir,sizinle uyur,sizinle kalkar.Ancak çocuklar büyümeye başladıklarında dostlukların oyuncak ayılarıyla kurdukları ilişki gibi olmadıklarını görürler.sonra da hayatın gerçek yüzü kendini göstermeye başlar.
Aynı flört gibi düşünmek lazım; çıkıp gezip eğleneceğiniz birlikteliğiniz olabileceği gibi farklı değerler vereceğiniz sizin çok özel olan ve belki ileride hayat arkadaşınız olabilecek  birlikteliklerinizde olacaktır.arkadaşlıklarda da öyle; sadece selamlaştıklarınız,ayak üstü sohbet ettikleriniz,beraber iki duble içtiğiniz ve de her şeyinizi emanet edebilecekleriniz...(düşüncelerinizi ve sırlarınızı bile) Burada en çok yapılan hata kime ne değeri vereceğini bilememek olabilir.kiminle evlenilir? kiminle dostluk edilir gibi...
Hayat zor...İnsanların tek dostları kendileri olmuş.içe dönük bir yaşam yaşanıyor.Güven zaten sıfır...diğer tüm kurulan iletişimler düzenin devam etmesi için mecburu diyaloglar.
Kar yağıyorken sığındığınız sıcak bir yerdir,gözyaşınız akarken çekinmeden suratına bakabildiğinizdir,bir merdivene beraber sığabildiğinizdir,ilk akla gelendir,kıskanmaz,fesatlanmaz,kinlenmez,çıkar düşünmez,afedendir,görmezden gelendir,bir yere gideceğiniz zaman  ''niye'' diye sormayıp ''ben de geliyorum'' diyendir,sizin aynanız, kat kat karşılığınızdır.Verdiklerinizin fazlasını alacağınız, tarlanızdır: Dostluk.
“Eğer yolda rastladığınız insanla ‘Nasılsın, iyi misinin ötesinde konuşacak bir şey bulamıyorsanız, onunla “tanışıksınız” demektir.
Eğer karşılaştığınızda, birbirinize son görüştüğünüzden bu yana yaptığınızı özetliyorsanız,
''arkadaşsınız''
Eğer, aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, söze bıraktığınız yerden başlıyorsanız, ''dostsunuz''
Dostluk “karşılıklılık” ilkesini aşmak demektir.
Eğer, bir tanıdığınızın sizi ziyaret etmesinden korkuyorsanız,''tanışıksınız'' demektir.
Eğer size geldiği için kendinizi ona karşı borçlu hissediyorsanız ''arkadaşsınız''
Eğer kimin son geldiğini hatırlamıyor ve kimin kimi nerede göreceğini kestiremiyorsanız, ''dostsunuz'' dur.
İnsanın duygularını rafine etmesi, ahlaken olgunlaşması dostluk için gereklidir.
Buradan ancak iyi insanların dost olabileceğini, kötü karakterli insanların menfaat işbirliği yapabileceklerini çıkarabiliriz. Balzac “İyi dostluklar hesapsız kurulur.” der. Çıkar işbirliğini dostluk sananların sonuçta “ dost kazığı yedim” demeleri dostluğu bilmediklerini ve tanımadıklarını gösterir.Güçlü dostluklar kuramıyorsanız erdem ve sevginin de yeterince hayatımızda yer almadığını görmelisiniz. Çıkarın esas alındığı, sevginin erdemin bir edebiyat malzemesi, iletişimde makyaj malzemesi olduğu durumlarda dostluklar için uygun zemin oluşmaz. Dostluklar maskeli balolarda kurulamaz. İçtenlik ve güven dostluğun temel taşlarındandır.
Diğer yandan, kapitalist anlayışın her geçen gün artması karşısında dostluklar da gerilemektedir. Kapitalist anlayış kişiyi bencil ve çıkarcı yapar. Bu, dostluğun doğasına aykırıdır. Kapitalizm insanı duygusal boyutlarından koparıp üretmek için tüketen, tüketmek için üreten mekanik bir varlığa dönüştürür. “Tüket ve at” şeklindeki hayat tarzı, dostluğun kalıcı ve vefa dolu yapısıyla örtüşmez. Çıkar duygusuyla kısa süreli paylaşımlar mümkün olabilir. Geçici hazlar veren ilişkiler dostluk değildir. Anlık, mevsimlik dostluklar olmaz.Bu düzeni bir zamanlar benim gibi ''Turizm Ve Otelcilik''
yapanlar çok net görüp anlamışlardır.Belkide bundan süre gelmektedir tanıdıklarımın destek ve güven yoksunu olması.benim o arkadaşlarıma tek tavsiyem; ''Dostluk özelliklerini taşırsanız çevrenizde dostlar olacaktır. Bu; sevgi dolu olmak, anlayışlı olmak, dinlemeyi bilmek, fedakârlık yapabilmek, vefalı olmak gibi özelliklerdir. Roma hukukundan kalma bir kural vardır. Sahip olduğunuzdan fazlasını başkalarına veremezsiniz. Psikolojide de aynalama diye bir kural vardır. Nasıl davranırsanız karşıdakinin benzer davranmasını sağlarsınız. Dost dostun aynasıdır. Mevlana “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.” der.... şeklinde olacaktır.
Dostluğun küçükken oynadığımız ''adım atma'' oyununa da benzetebiliriz.sırayla birbirine karşı beklentisiz adım atmak,sonundada kucaklaşmak.
''Facebook Arkadaş Listesi'' deniyor değil mi? evet doğru deniyor,çünkü Facebook dost listesi denmesinin yükümlülüğü (ağırlığı) altına giremezdi.Bu listenin adının bu hafiflikte kalması gayet uygun olmuş.Genelde meraklı tanıdıkların,birileriyle konuşmak için malzeme arayanların,flört için karşı cinse kur yapanların,tanıyıp da tanımamazlıktan gelen,o listede bile ne işi olduğunu bilmeyenlerin oluşturduğu bir listeye inanın ''arkadaş listesi'' demek bile içimden gelmiyor.
CEM ALTUNYAY & EMRE DİNSAL (ilkokul ve lise'den dostlarım) İşte hayatın bana kazandırdıkları değerlerden ikisi.İyi ki varsınız ve olacaksınız.Emre,iyi ki ilkokulda bol bol kavga etmişiz :) ve Cem, iyi ki hiç sevmemiş olsamda ''makina ressamlığı'' bölümünü kazanmışım.


 
''Bin Cefalar Etsen Almam Üstüme Dostum''
 
 
 













BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:

8 Ağustos 2013 Perşembe

BU GÜN (08.08.2013) ÇOCUKLUĞUMA DÖNDÜM BAKTIM. NEDENİ BAYRAM DEĞİLDİ.



Bu gün çocukluğumun çoğu zamanının geçtiği o evdeydim.küçük ama onca kayıp ve zamandan sonra bile sıcacık.her karesinde çocukluğumdan bıraktığım bir şeyler topladım gözlerimin ulaştığı köşelerden.sonra odadaki istanbul hanımefendisine dolandı kollarım.sarmaladım onu.sonra eğilip elini öptüm.ananem yine gözleri nemli karşıladı beni.o esnada içimden bir çocuk kaçtı.eteğine asıldı,bir telli araba istedi,bir açık hava sineması tutturdu,bir de tramvay. gözlerimin önünde...tuttum elinden çocuğun içimdeki yerine koydum tekrar onu. sonra hanımefendi bana ''Türk kahvesi içer misin?'' diye sordu. ''senin elinden ne olsa içerim'' dedim tebessümle.o içeri gitti.bense çoktandır ihmal ettiğim ona doğru gittim.o , benim çocukluğumda en mutlu olduğum kısımdı,çünkü yazdı ve en iyi dostlarım karıncalar ve de kumrular vardı. bir de o zamanlar dedem...bir uçda tahta koltuğunda oturan dedemin kucağında baldan tatlı karpuz yemek en sevdiğim oyundu.salona açılan balkon pencerisinden içeriyi; televizyondaki Kemal Sunal filmlerini az mı izlerdim.o evde pişen kurufasulye-pilavın , salçalı köftenin bakıyorum hala tadı ağzımda.

Yere çömeldim,oturmak istedim.benimle olanlar fotograf çekip çocukluğumu geri getirmeye çalışacaklardı bana.ama olmadı.bana bir zamanlar saray gibi gelen o küçük evin balkonunda kaybolan ben,o balkona sığamadım.büyüdükçe hiç bir yere sığamıyor insan,büyüdükçe tek kalıyor.oturamadım bir türlü yere fakat gördüklerim yeterince içime oturdu.sonra ananem geldi elinde kahvelerle.sonra biz içeri odaya geçtik başbaşa.kahvelerimizi yudumlarken hatıralarımızı yad ettik gözyaşı buğusu içinde.
o esnada bir şey oldu.bir kumru geldi yanıbaşımıza.

















Çocukluğumda beslediğim kumrular beni unutmamışlardı,demek yolumu gözlüyorlardı.burdaydım ne olursam olayım yine burdayım bakın.ve hiç kimse kalmayana kadar burada olacağım.ama karıncalar yoktu.
Çocukuluğuma döndüm baktım nedeni o balkondu.






BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:


7 Ağustos 2013 Çarşamba

BAYRAM MI? (okuyucu hatıraları)

Sabahın erken saatleri..
Her zamankinden farklı, cıvıl cıvıl bir hava hakim sokaklarda …
Ortalık pür neşe bayram yeri …
Mahalle çocuklarının hepsi birbirinden güzel kıyafetlerini giymişler, heyecanla bayramlaşmanın tadını çıkarıyorlar ..
Bir an önce bayram gelsin diye günleri sayan çocuklar şeker, çikolata para toplamanın keyfini çıkarırken, küçücük yürekleri öylesine mutlu ki , bu özel günlerde yaşananlar her birimizde olduğu gibi onların da hafızalarından hiç mi hiç çıkmayacak, yılar sonra da hatırlanacak hep….
ESKİ BAYRAMLAR
Şöyle bir dönüyorum da eski bayramlara …
Her bayram İstanbul’da yaşayan dedem ve babaannemi ziyarete giderdik çocukluğumda …
Tüm akrabalarımızın, yakınlarımızın yaşadığı şehirdi İstanbul Çünkü…
Benim bayramlarım hiç Bursa’da geçmedi bu yüzden küçükken…
Bayramlarımızın her günü yoğun ziyaret trafiği yaşardık ailecek..
Barış Manço’nun “Radyodan bugün bayram erken kalkın çocuklar,giyelim en güzel giysileri” anonsuyla uyanırken bayramın ilk günü başucumda duran yepyeni elbiselere, rugan ayakkabılara hızla yönelir, giyinip rahmetli dedemin elini öper hatırı sayılır bir bayram harçlığını cebime koymanın keyfini çıkartırdım…
Sevgili babaanneciğim neyse ki hala hayatta…
Oyalı mendiller içine sardığı bayram hediyemi ve artı harçlığımı elime tutuştururken sevgiyle öperdi yanaklarımdan …
Şimdilerde her bayram ziyaret edemiyorum onu….
Çoğu bayram sadece telefonlar aracılık ediyor iyi dileklerimize ve canım babaannemin dualarına …
Ah gel de şimdi anma da dur eksi bayramları …
Gülümseyerek anımsadığım birçok bayram anısı daha var dağarcığımda kuşkusuz..
İlk gün dedemlere gelen ziyaretçi yoğunluğu mesela ..
Kapı zili hiç susmazdı desem yeri var …
Amca, hala, teyze derken ev dolup taşardı..
Kahkahalar, gülüşler giderilen özlemler …
Sevgiyle kucaklaşmalar …
Eh gelen herkesin elini öpen, dede torunu olarak ben de, bayram harçlığımı arttırmanın keyfini çıkartırdım sevinçle ….
Bu arada dedem bayramların ilk günlerinde evin dört bir yanını çevreleyen birbirinden güzel çiçeklerle donattığı bahçemize iner, rengarenk güller toplar getirirdi….
Bir de özenle hazırlanan bayram sofraları yok mu ….
Babaanneciğim öylesine donatırdı ki salondaki yemek masasını, tadına doyulmaz bayram mönüsü hala hatırımda …
Bayramların 2. gününü Sevgili Anneannemde geçirirdik hep ..
Maltepe Tren İstasyonu’nun hemen bir sokak arkasında oturan anneannem de özenle hazırlanırdı bayramlara .
Eeee yılda sadece iki kez Ramazan ve Kurban bayramında bir araya geliyordu dört çocuğu, torunları, damatları, gelinleri…
Ben en büyük torun olarak öncülük ederdim el öpme merasiminde diğer kuzenlerime …
Bu arada bayram harçlığım ikiye katlanırdı tabii ki…
Sonra biz tüm torunlar anneannemin meşhur geniş mi geniş arka bahçesine iner tren sesleri eşliğinde yorulmak bilmeden koşup oyar, arada bir de topladığımız paraları sayar ve neler almak istediğimizi anlatırdık birbirimize …
Hatırlıyorum da bayramların ardından Bursa’ya dönerken içimde hep aynı tarif etmekte zorlandığım bir hüzün hisseder, çocuk aklıyla keşke hep bayram olsa derdim ya..
Şimdi düşünüyorum da o zamanlar sevdiklerimden ayrılmanın yaşattığı burukluk eski bayramlarıma dair belirgin bir iz bırakmış bende ….
GÜNÜMÜZDE BAYRAM
Yıllar yıllar sonra bayramlar artık Bursa’da geçmeye başladı ..
Çoluk çocuğa karışıldı…
Artık Sevgili Kızım İklim Zeynep’in bayramları en mutlu günleri sayması ve benim gibi özel anılarda saklaması için çabalıyorum şimdi…
Dedesi onun harçlığını her bayram iki katına çıkararak ödüllendiriyor ve benim dedeciğimin yaptığı gibi çiçeklerlerle süslüyor kahvaltı masasını…
Annem canım dediği torunu için ceviz içi baklavalar, zeytinyağlı dolmalar, pasta, börekler yapıyor her bayram……
En güzel kıyafetler de onun için …
Ve birkaç akraba ve komşu ziyareti ile yaşatmaya çalışıyoruz geleneklerimizi…
Ama ne kadar da eskisi gibi hissetmeye çabalayıp, mutlu geçirmeye çalışsak da bu özel günleri eski tadı kalmadı bayramların…
Yürekten bayramlaşmalara hasret kaldık dersek yeri var …
Umarım seneler sonra bizim çocuklarımız da bizler gibi hatırlarında kalan mutlu bayram günlerini yad edip, özlemle anmak zorunda kalmazlar….
Herkesin bu özel zaman dilimleri ile ilgili güzel anılarının var olması dileği ile
Sağlıklı, mutlu, bereketli nice bayramlara …….
                                                                                                        Pınar Yeniay


Bayrama şurda birkaç gün kaldı arkadaşlar.Geldi geliyor derken ramazan ayını uğurluyoruz bile.
Nerde o eski bayramların tadı dedirtecek kadar yozlaşan manevi değerlerimizden artık bana göre kalanları yaşatmaya çalışıyoruz.Yitip giden o eski bayramların tadını acaba neler alıp götürdü bizden acaba???
teknolojinin hayata kattığı artıları olduğu kadar götürmüş olduğu bir çok değerler var bana göre.Hatırlarım da o soğuk kış günlerinde elektrik kesilmesine bile sevinirdik çünkü gürül gürül yanan o sobanın çevresinde ailece oturur annemizin bize anlattığı masalları dinler kendi aramızda oyunlar oynardık İnsanlar birbirlerine gidip gelirler sohbetleri keyif verici saatler geçirirdik.Ya o bayram zamanları...Bayram için alınan giysilerimizi giymek için sabaha kadar uyumayan o küçük yürekler.

İnsanlar şimdi bayramı sadece tatil olarak görüyorlar zaten bayram zamanlarıda evde olmamak için tatili tercih edenler bayramlaşmaya çıkmayıp kendini teknolojiye hapsedenler az sayıda mı?

Bayramlardan bahsetmişken şöylee bir geçmişe gitsek şimdi ne dersiniz arkadaşlar

Herkesin belki de unutamadığı bir bayram hatırası vardır yada aklında kalan farklı tatlar anılar bayramla ilgili paylaşmak istediği...

Benim bir bayram anımdan bahsetmek istiyorum mesela..Yine sabaha kadar uyumadığım bir bayram günü (Bayramlığımı giyme heyecanı var tabi) kolumuzda çantamız şeker toplamaya çıkmıştık mahalleden diğer çocuklarla Eskiden böyleydi toplanır önce herkes birbirinin bayramlığına bakar sonra ne kadar şeker toplamış ona bakardık hele çantasında çikolata olan varsa çok şanslı sayılırdı çikolata ikram eden diğer şeker ikram edenlere göre daha zengin görülürdü ve alan çocukta daha şanslı

Bir baram günü yine şeker toplamaya çıkmıştık arkadaşlarla ve mahalleliyi ziyaret edip bayramlarını kutlayıp aldığımız şekerleri çantamza koyuyorduk.Ve bir evin daha kapısını çaldık daha bayramınız kutlu olsun demeye kalmadan kadın öyle bir sinirli hareketle yok şeker defolun gidin diye bağırıp kapıyı yüzümüze çarpmıştı...Yıllar geçti ne kadının yüzünü unuttum nede o küçük yüreğimin yüreğimizin paramparça olduğu anı..Sorun şeker değildi aslında o küçük yürekleri kırmaktı incitmekti..ve bunuda başardı..

O gün bu gündür hiç bir çocuğu boş geri çevirmem kapımdan o küçük gülen gözlerle kapımdan ayrıldıklarında dünyalar benim olur..Bayram zaten en başta çocukların değilmidir? Onlarsız bayramın tadı mı olur? Hiçbir küçük yüreği kimse incitmesin kırmasınlar o melekleri hele ki bayramda sakın olaki onların yüreğindeki umutları söndürmeyin asla bitirmeyin...


                                                                           Ali Canyurt
 

Çocukluğumu hatırladım... Şeker toplamak için komşu çocuklarıyla gidipte arkada kalıp, kaybolduğum günü Mahalle sakinlerinin ''annenin adı ne, babanın adı ne'' diye sordukları ve benim ise hıçkırmaktan, zırlamaktan cevap veremediğim günü, kolumu tutupta mahallenin camiisinden anons yaptırmaya götürdükleri günü Küçük kardeşimi görüpte, sahibini kaybedip bulan sokak köpekleri gibi sevindiğim günü Ve o günden sonra şeker toplamamaya yemin ettiğim günü....
Çocukları fazla başı boş bırakmamak gibi çok fazla el bebek gül bebek, narin büyütmemekte lazım. Yoksa benim gibi 5 sokak ötede kaybolup, kendisinden küçük kardeşinin onu gelip bulmasını, eve götürmesini beklerler O gün ağlamaktan nefesim kesilmişti, saatler sonrasında bile hıçkırıyordum. şimdi ise o günü hatırladım kahkahadan nefesim kesiliyor.


                                                                                       Edip Sondur









 

Ismim Gulenay Amerika'da yasiyorum. Bu ucuncu yilim olacak ailemden ayri bayram geciriyorum. Her bayram oncesi bayram sancim ve bayram sabahi hatiralarim gunler oncesi beliriyor hayalimde hep. Ozellikle hamileligimin ilk donemlerini gecirdigim su gunlerde yalnizlik hissim, muhtacligim arttikca sancim, ozlemim herseye ve herkese iyice cogaliyor
Yine bayram geliyor ,yine yalniz, yine sicacik hayaller ve gozyasi ile ben:( Evlenmeden onceleri hatirliyorumda babam erkenden sabah namazina giderdi, annem zorla beni ve erkek kardesimi kaldirmaya calisirdi yataktan. Berekettir, bayramin ozelligidir derdi. Bes dakika ondakika daha derken babam gelmeden once kalkardik. Mutfaga bir girerdikki soguk havada ocakta demlenen cayin buhari odayi sicacik yapmis. Annecigimin sicacik gozlemeleri cesit cesir hazirlanmis. Patlicanli,peynirli,patatesli herbiri tazecik enfes gorunumlu. Ocakta kaynayan yumurta Turkiye'nin o zengin cesit peynirleri ,lezzetli domateslerinin oldugu,has zeytinyaginin icinde kekikli zeytinleri ile piril piril bir sofra beklerdi bizi,kendimize getiridi o sicacik sofra bizi. Annecigim operdi bizi iyi bayramlar diye. Esas bayram tebrigimiz kahvalti sonrasi baslardi. Biz hazir beklerdik ,babam geldigi zaman otururduk sofraya. Allahim ne guzeldi o kahvaltimiz eglenceli,mutlu,yeni bir bayrami kucaklamanin heyecani,giyilecek kiyafetler,opulecek eller, alincak harcliklarin hesabi. Ne guzel bir ailem vardi benim. Ne sicak ne mutuydu.:(Kahvalti ettikten sonra hemen yeni kiyafetlerimizi giyme telasi sarardi bizi ,cunku babamla bayramlasip en guzel harcligi alacaktik.:) Kardesimle hesaplar yapardik kac paramiz olucak diye.:)cocukluk iste. Once babamla sonra annemle bayramlasirdik ellerini operdik. Babam bize harciligimiz veriridi Bizde bir sevinc bir nese:) bir de bakardik siraya annemde girmis onlarda bayramlaslardi, espriler arasinda annemde alirdi bayram harcligini. Her defasinda da aman derdi cocuklarina cok bana az. Her sene klasik gulerdik bu muhabbet ortamina. Zevkliydi iste.
Simdi burada bayrami bile anlamazken,esimle yalnizca geciriyoruz. Ben buradayim kardesim baska bir ulkede yasiyor. Annem ve babam yapayalniz kaldilar. Hep diyorum ki simdi kim opecek o elleri,kime evladim diyecekler,evlatlari olmaksizin neyin heyecanini yasayacaklar. Annecim her bayram sabahi ogutler veririken bana anlarimki sikar kendini aglamamak icin ,ama ben basladimmi aglamya ses gider telefondan.anne anne derimde ses gelmez birkac hickirik sesinden baska, Bayrammi gelen ,yoksa gozyasi ile uyandigim sabahlar mi bilemiyorum arkadaslar. Bu satirlari sizlere yazarken bile agliyorum. Aslinda ne kadarda basit gorunen su anlattiklarim benim icin ne kadar kiymetli bilemzsiniz. Insan zeytinyaginin kokusunu ozler mi? ozlermis iste.Bu ve buna benzer her basit sey benim icn kiymetli. O tadlari hic alamiyorum artik. Cok hasretim o gunlere. Hele su gunlerde annemin yoklugu,bana yaptigi o guzelim yemekleri,borekleri,o meshur gozlemeleri okadar ozledimki. Insallah birgun buradan gitme zamanimiz geldiginde tekrar yasamak dilegiyle o bayramlari ,bir kez daha ve insallah gelecek bebegimle ve daha kalabalik olacak ailemle....
 
                                                                                  Gülenay hnm.
 
 
 
Okuyucularımdan gelen bu tatlı bayram hatıralarına teşekkürler; üzgünüm hepsini yayınlıyamıyorum.Benimse bayram için söyleyecek bir sözüm var da yok.İçimden gelmiyor. Geleceğimiz için çok endişeliyim.Ayrıca insanların kendi aralarında birbirlerine göstermiş oldukları küstahlıkları da yeterince canımı sıkıyor.Belki ilerde bir gün bir yerde bayramla ilgili düşünce ve anılarımı sizlerle paylaşırım.Bazı şeyler artık eskisi gibi tad vermeyecek; sanki eskiden yaşama sebebimiz olan güzelliklerin tümü bir Şirket-i Hayriye vapuruyla uzaklaşıp bizi terk etti.Neden terk edildiğimizi kime sorarız bilemiyorum ama ''kabullenme'' duyumuzu geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.Ne kötü hal içerisindeysek; hiç bir şeyi ''kabul etmeme'' yada ''kabul edememe'' mizden dolayı olduğunu düşünüyorum.Sanırım bu zamanda herkes kuru kuru ''İyi Bayramlar'' la yetinecek. ''İyi Bayramlar.''
 
 














BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: