Değerli doktorlarımızın insan psikolojisi hakkında açıklamalarda bulundukları iki güzel yazıyı paylaşmak istedim.
’’PÜRİTEN AHLAK’’ SAHİBİ
MİSİNİZ?
İddiacıdırlar,
çalışmayı ve başarıyı çok severler.Tedbirli davranmak tutkularıdır. Her zaman
doğru olanı yapmak isterler. Püriten kişiye göre hiçbir hata, önemsiz değildir.
Beklentileri daima yüksektir. Göğüslerine birkaç madalya eklemek diğer
bir tutkularıdır. Büyük püritenler, küçük püritenleri madalya, makam ve rütbe
ile çılgınca çalıştırırlar.
Bu püriten
eğer baskın kültüre mensup biri ise, diğer kültürleri yok etmekten zevk alır.
Bunların “Ya sev, ya terk et” tarzındaki şovenizmi sloganlaştırdıkları görülür.
Silahları;
çok çalışmak, kurallara bağlılık, ayrıntılara önem vermek, hoşlanma duygusunu
ertelemek, gerekirse başka yaşama bırakmaktır.
Kişiliklerini
işleten en büyük mekanizma, yanlış bir şey yapmaktan ölesiye korkmalarıdır.
Onlara göre hiçbir hata önemsiz değildir. Her şeyi sıfır hata ile
isterler. Sadece kendileri için değil, diğer insanlar içinde hissederler. Hatasız
bir ortamda olduklarına inandıklarında ancak kendilerini güvende
hissederler.
Püriten kişi
toplumdaki tatsız, can sıkıcı işleri başarı ile halleder. Bu kişi birinci adam
olursa, vay onun yanında çalışanların haline demek gerekecektir. İkinci adam
olurlarsa büyük bir boşluğu doldururlar.
Püritenlerin
kontrol duygusu;
Püritenler
eğer yönetici iseler, başkalarının yaşamını kontrol ederek ancak kaygılarından
kurtulabildikleri için, son derece yıpratıcı ve yıkıcı olurlar. Obsessif
kişiler bir insanın ne yaptığını ve nasıl yaptığını kontrol eder, onlarda
mükemmeliyetçidir. Püriten kişi ise diğer insanların ruhunu kontrol etmek
isterler. Başkalarının onu sevmek gibi bir zorunluluğu vardır. Kendisini
sevmeyen insanı kolayca düşman kategorisine atabilir.
Sorumluluk
sahibi, akıllı, çalışkan fakat katı, esnek olmayan yapıları nedeniyle kolayca
öfkelenirler. Yakınlarına hayatı dar ederler. Doğru ve ateş gibi yakıcı
eleştirileri vardır.
Kötü bir
dünyada değeri bilinmemiş, başkalarının gevşekliği yüzünden bunalmış hayal
kırıklığı içindeki insanın ruh hali ile hep kızgın ve gergindirler.
Kontrolü kaybetme duygusu onların öfkesini çok artırır. Başkasını
onayladıklarında veya evet dediklerinde hata yapabilecekleri korkusu
içerisindedirler. Ne yapmanız gerektiğini size söyleme istekleri en büyük
tutkularıdır.
Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi
MUTLU İNSANLAR NELERİ FARKLI YAPARLAR ?
İllinois Üniversitesi’nden psikolog Ed Diener ve Virginia Üniversitesi’nden psikolog Shigehiro Oishi’nin 48 ülke kapsamında yürüttüğü çalışma sonuçlarına göre, mutluluk yaşamda bir anlam aramak, zengin olmak veya cennete gitmek gibi tercih edilen birçok kişisel hedefin önüne geçiyor. Mutluluk sadece kişinin kendini iyi hissetmesine yarayan birşey değil, kişiye sağlık açısından da iyi geliyor. Hem psikolojik açıdan, işyerinde motivasyon, daha iyi kazanç ve yaratıcılığı tetikleme gibi elle tutulmayan avantajlar getirdiği gibi, bağışıklık sistemini güçlendirdiği de çalışmalarla kanıtlanmış durumda. Çoğumuz için mutluluk birçok pozitif hissin yanında huzur, memnuniyet ve tatmin olarak özetlenebilir. Duygulara bağlı olduğundan ve kişiliklerin içine girmesinden dolayı, mutluluğun tasviri oldukça değişken olabiliyor. Ancak gerçek mutluluk güzel olayların gerçekleşmesiyle yükselen ve hızla kaybolan bir duygu değil. Bilakis gerçek mutluluk dopamin seviyelerinin yükselmesinden çok daha uzun süren sırf duygularla yönünü bulmayan beynin seçimleriyle şekillenen bir ruh hali.
Mutluluğun Sırrı
Hayata Bakışta Gizli;
Mutlu olmaya aslında
alışkanlıklarımız ve seçimlerimizi doğru yöneterek ulaşılabiliriz. İşteki
davranışlarımız, arkadaşlarımız ve ailemizle olan ilişkilerimiz, hayatımız ile
ilgili önemli kararlar, kendimizi iyi hissetmemiz açısından büyük rol
oynamakta. Mutluluk üzerine yapılan son çalışmalara göre, kendimizi belirsizlik
içinde, rahatsız hatta bir nebze suçlu hissettiğimiz anlar yaşamımızda en çok
aklımızda kalan ve en çok keyif aldığımız zamanlarla iç içe. Omuzlarımıza
ağırlıkları büyük yani…Bu saptamanın sonucunda, mutlu insanların alışkanlıkları
kıran, rahatlarını bozmaya, riske girmeye çekinmeyen insanlar olduğunu
görüyoruz. Olayları ve kişileri hazım edebilen insanlar olduğunu görüyoruz. Ama
asla bu; bir yanlışı görmezden gelme olarak algılanmasın.
Bunu aşan insanlar konuşan,
iletişim kurabilenler olarak karşımıza çıkıyorlar. Empati yaparak anlamaya
çalışmak ve karşısındakine beraber yol alabilmek için bir fırsat tanımak, mutlu
olmayı isteyen ve kendini suçlu hissetmek istemeyen insanların tercih ettikleri
bir yol olarak gözüküyor.
Farklı şeyler
denemeye ne kadar isteklisiniz? Bu son derece basit bir akşam yemeği kararı da
olabilir, paraşütle uçaktan atlamak gibi bir macera da olabilir. Hayata renk
katmak mutluluğun tadı tuzudur. Mutluluğu sürdürülebilir hale getirebilmek için
hep sevdiğiniz şeyleri yapmak yerine farklı deneyimlere açık olmalısınız. Bu
tür farklılıklara açık olma halinin altında merak yatmakta. 2007 yılında Todd
Kashdan ve Colorado Devlet Üniversitesi psikologu Michael Steger 21 günlük bir
çalışma yürüttüler. Bu süre zarfında katılımcılar günlük aktivitelerini
kaydettiler ve çalışma sonunda en çok heyecan duydukları günlerin merak
ettikleri şeylerin peşinden gittikleri günler olarak tanımladılar. Böyle
zamanlarda merakları onları yeni şeyler öğrenmeye itmiş, öğrendikleri sonucunda
karşısındakilere teşekkür etmeye ve çevrelerindekilere yardımcı olmaya kadar
kendilerini yararlı hissettikleri işler yapmışlar.
Merak insana
bilinmeyenin kapılarını aralar, bilinmeyeni çözme hissi ise, kişiye anlık
mutluluklar getirir. Merakla çıkılan yollar kolay değildir, kimse bilinmeyenden
haz etmez, bilmek ve önüne çıkanları kontrol edebilme isteği her insanın
doğasında vardır. Ancak ne kadar riske girip bilinmeyen yolu yürümeye
başlarsanız, o kadar çok şey öğrenir, o kadar güçlü ve akıllı olursunuz. Her
zorluk yeni bir deneyim yeni bir mutluluk kaynağı olacaktır. Bunu yanlış
yorumlayıp sürekli kendinizi tehlikeye atın, bilinmeyene gidin diye düşünmemek
gerekir. İnsan keyif aldığı şeyleri yapmaya devam etmeli ancak zaman zaman
riskli gördüğü sonucunda kazanımlar ve kayıplar olabilecek farklı yolları da es
geçmemelidir.
Mutlu insanlara
yönelik standartlaşmış bir eleştiri; hayata gerçekçi bir yaklaşımlarının
olmaması üzerinedir. Kötülüklerden, problemlerden, zorluklardan mümkün
olduğunca uzak kalarak yaşamlarını sürdürürler. Memnun olan insan olaylara daha
az eleştirel yaklaşır. Yabancılarla etkileşimlerinde son derece açıktır,
karşısındakine şüpheyle yaklaşmadığı gibi, hızla güven duyar. Dolayısıyla,
mutlu insanlar aldatılmaya, dolandırılmaya daha açıktır.
Mutsuz insanlar;
örneğin depresyondaki insanlar da, tam aksine detaylara çok önem verir.
Örneğin, karşısındaki insanın ruh halindeki en ufak değişiklik, konuşma
sırasında onaylama veya reddi işaret eden en ufak bir mimik, asla gözlerinden
kaçmaz. Çevresindeki insanların ruh halinin analizini depresif insan mutlu
insandan çok daha etkili bir şekilde yapar. Ancak, detaylara çok fazla takılmak
da insanı çok yorar, yıpratır, doğal hareket alanını daraltır. Herşeyin azı
karar, çoğu zarar sözünden yola çıkarak tamamen mutlu ve hayattan tatmin
olmanın da kişinin kendini daha ilerilere taşımasında engelleyici olabileceğini
vurgular çalışmalar. Psikolog Oishi ve arkadaşlarının çalışmasında gerek okul
gerekse iş hayatında mutluluk endeksinde 10 üzerinden 9 puan alan kişilerin
daha az puan alan kişilere göre performansları konusunda daha az hırslı olduğu
kaydedilmiştir. Mutlu insanlar çoğu konuda tatmin olduklarından daha fazlasını
istemezler ya da bu uğurda daha fazla çabalama gereğini görmezler.
Kötü gün dostu olmak
deyimini hepimiz duymuşuzdur. Herşey kötü gittiğinde, iflas ettiğinde,
işinizden atıldığında veya evliliği bittiğinde arkadaşınızın yanında olmak.
Yakın zamanda yayınlanan bir Gallup Dünya Anketi’nde, mutluluğun en önemli
göstergesinin kötü zamanlarda destek için aranabilecek bir yakın arkadaş olduğu
belirtilmiş.
Evet, böyle
zamanlarda destek çok önemlidir. Ancak aynı destek ya da daha doğru ifade etmek
gerekirse, beraber kutlama ihtiyacı iyi günlerde ortaya çıkar. Arkadaşının
mutluluğunu veya başarısını onu kıskanmadan, gıpta etmeden paylaşmak belki kötü
günde yanında olmaktan daha da önemlidir. Kişiye gerçekten değer verdiğini o
zaman gösterirsin. Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara’ya mensup
psikolog Shelly Gable romantik ilişkilerde de partnerlerin birbirlerinin
profesyonel başarılarına gösterdikleri olumlu tepkileri ilişkiyi güçlendirdiği,
başarıya ilgisizliğin ise ilişkiyi sonlandıran faktörlerin başında geldiği
gözlemleniyor. Bir arkadaşınızla başarınızı paylaşmayı neden istersiniz?
Başarılar kutlandıkça daha gerçek ve kalıcı hale gelir, bir haber olmanın
ötesine geçer ve bir deneyime dönüşür. Asla iki dost arasında ego olamaz,
olursa dostluk olmaz. Psikolojik açıdan
sağlıklı insanlar her duygu için bir zaman olduğunun bilincindedir. Negatif
duyguları yok saymak yerine, bu duygularıyla yüzleşmeyi seçerler. Örneğin, bir
meslektaşlarının başarısını çekemiyorlarsa, onun her toplantıda söz aldıktan
sonra patronun övgülü sözlerini dinlemekten sıkıldılarsa yada bir eseri biri
icra ediyorken izleyen devamlı kötülüyorsa, nedenini kendi içinde aramalılar:
Neden böyle durumlarda kendimi kötü hissediyorum? İşe katkı sağlayacak
fikirlerimi ben neden dile getirmiyorum? Yaklaşımımı nasıl değiştirebilirim? diye
kendilerine sormalılar. Bir insanın, bir insandan yada bir durumdan neden
rahatsız olduğunu çözebilmesi ilk önce kendisini sonra karşısındakini hem
sağlık açısından hem de sosyal açıdan hafifletip rahatlatacaktır.
Olumlu insanlar
negatif duygulardan kaçmazlar. Hayatın hayalkırıklıklarıyla dolu olacağının
bilincindedirler, bu tür duygularla yüzleşmeye hazırdırlar. Olumlu ve olumsuz
olaylarla ilgili benimsedikleri yaklaşıma göre, zihinsel bir esneklik
gösterirler. Örneğin, sevdikleri bir arkadaşlarının başarısını kıskanmak ve
kendini yiyip bitirmek yerine, hislerinin nedenlerinin üstünde dururlar.
Arkadaşlarına destek oldukları gibi kendi iç dünyalarını gözlemleyerek neleri
değiştirebileceklerine odaklanırlar.
Hayatta olma
amacınızın farkındaysanız ne mutlu size. Ancak unutmayın ki bu, kendinize ufak
ödüller vermenizin önüne geçmemeli. Hedeflerinize kilitlenmeyi bir kenara
bırakmadan da, kendinize zaman ayırabilirsiniz. Zaman zaman uzun banyolar
yapmak, masaja gitmek, birkaç arkadaşla iş çıkışı içki içmek…
Hayat sadece yapılacaklar ve katı hedeflerden ibaret olmamalı ancak insanın kendini şımartması da belli sınırlarla limitlenmeli. Eğer sadece sevdiğiniz aktivitelerle hayatınızı doldurursanız, o aktivitelerin keyfini tam anlamıyla çıkamazsınız, gündelik uğraşlar haline getirirsiniz. Örneğin, sıkı bir iş yaşamının ortasında kendinize bir saat ayırıp alışveriş yapmanız tüm gün vitrin bakmaktan daha büyük keyif verecektir.
Hayat sadece yapılacaklar ve katı hedeflerden ibaret olmamalı ancak insanın kendini şımartması da belli sınırlarla limitlenmeli. Eğer sadece sevdiğiniz aktivitelerle hayatınızı doldurursanız, o aktivitelerin keyfini tam anlamıyla çıkamazsınız, gündelik uğraşlar haline getirirsiniz. Örneğin, sıkı bir iş yaşamının ortasında kendinize bir saat ayırıp alışveriş yapmanız tüm gün vitrin bakmaktan daha büyük keyif verecektir.
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: