Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Mart 2019 Çarşamba

MEKANLARIN BİR ŞARKICIYA SAHNE VERMEDEN ÖNCE YAPTIKLARI MUHABBETLER:




-         ‘’Sahne performanslarınızı mail adresimize gönderin, biz oradan seçip sahne veriyoruz’’

Her gün gelen yüzlerce mailden hangisini, ne kadar sağlıklı inceliyorsunuz, bir de bu maillere kim bakıyor? (Ki zamanında konuşulup mail atıldıktan sonra olumlu yada olumsuz geri dönülmemesi üzerine tekrar tel. ile geri döndüğümüzde: ‘’Pardon atlamışız’’ sözleriyle çok karşılaştık.) Menejerim yüz yüze sunum yapacağım diyor, randevu talep ediyor, karşıdan hala mail atın deniliyor? Hem saygısızlık, hem amatörlük bu.

-         ‘’Sahnenize getireceğiniz kitleniz var mı?’’

Sizin mekana gelen müşteriniz var mı? Ya nasıl bir mantıktır bu?: Müşterini ben getireceğim, senden para almadan şarkı söyleyeceğim, eğlendireceğim ve üstelik sana kendimi beğendireceğim, sende sadece dükkanını dolduklarıma yiyecek, içecek satarak para kazanacaksın öyle mi? Bana da senin kazancını etkilemeyecek şekilde ayrı bir kapı giriş ücreti belirleyeceksin, onu bana vereceksin oh ne ala. Yahu bana ne senin mekanının gelirinden, giderinden, menüsünden, fiyat listesinden… Bana (soliste) istediği parayı verip çıkarmak istersen, gelir programımı yapar, giderim. O parayı vermek istemezsen de çıkmam. Nerede görülmüş para almadan iş yapmak. Bu kadar açık.Senin para kazanıp kazanmayacağından ben mesul değilim ki. O senin ticari kaygın, dükkanının popüleritesinin net olmamasından kaynaklı.  Zaten iş yapan, oturmuş müşterisi olan, müşteri silkilasyonu olan bir yer bu beklentiye girmez. Bunu teklif eden mekanların hiç biri doğru düzgün iş yapamayan mekanlardır. Her şeyi soliste yükler, solisten bekler, yorulmadan, kısa ve kolay yoldan para kazanmak ister bu teklifli mekanlar. O gün mekanında, ne kadar su harcamışsın, ne kadar elektrik yakmışsın, tonmaister’a ne kadar para vereceksin, kaç personel çalıştıracaksın… bana ne !!! Ben mi düşüneceğim bunu ya. Ne kadar komik. Ben kendi işimden sorumluyum. Dükkanın sahibi yada işletmecisi ben miyim? Beni ne ilgilendirir bütün bunlar? İş yapamıyorsan endişilerin varsa kapa git o zaman. Yada biraz daha kesenin ağzını aç, ünlü bir ismi çıkar sahnene, o zaman mekan dolacak mı, dolmayacak mı endişesi yaşamazsın. Bir kere etik değil, normal değil (akla mantığa sığmıyor) Bana müşteri getir (müşterinle gel) sahneye çık. Yok ya ! Tercih işletmenin, no name isimlerle çalışıyorsan veya çalışmak istiyorsan, o zaman garanti kişi sayısı bekleyemezsin. Çıkarmak istediğin no name’i beğendiysen, güvendiysen, istediği parayı da verirsen; sahne verirsin, çıkarırsın. Bu kadar kolay. Tekrar söylüyorum: ‘’Bedava, kim ne iş yapar?’’ Kaldı ki günümüzde popüler isimlerin sahnelerinin bile tadminkar geçmediği çok oluyor. Mekanın endişesini neden sahneye çıkacak kişi çeksin, stres olsun. O kişi sanatçı. Sanatını icra etmekten sorumlu. O na ne işletmenin muhasebe defterinden.

-         ‘’Biz mekanımızda no name (tanınmamış isimler) çıkarmıyoruz’’

      Her şeyden önce tanınmamış yada az tanınan şarkıcı ve gruplar elbette şans verile verile, sahneye çıka çıka seslerini ve şarkılarını duyurabileceklerdir. Bunun önünün mekanlar tarafından kesilmesi yada haksızlıklarla sahne seçimlerinde hatalar yapılması nedendir? Bizim sahne görüşmelerimizde bir çok defa duyduğumuz cümledir bu: ‘’Biz mekanımızda no name (tanınmamış isimler) çıkarmıyoruz’’cümlesi. Sonra aylık program listelerine bakarız bunu diyen mekanların. Ve görürüz ki: Sima, Candan, Abdulkadir, Selma, Belma, Hasan, Hüseyin, Grup Karnıbahar, Grup Terminatör falan… E kardeş hani sen isimsiz şarkıcılarla çalışmıyordun. Bir de bunu söylediğinde şey deniliyor: ‘’O kişinin kaç takipçisi var biliyor musunuz’’ yahu o fake (sahte) takipçi sayılarını biliyoruz. Kişinin yirmi bin takipçisi var gözüküyor, paylaşımını on kişi beğeniyor. Bırakın bu masalları. Biz o çıkarmıyoruz dediğiniz ama çıkardığınız no namelerin çoğunun mekana kaç kişi getirdiğini de görmüştük. O zaman çok merak ediyorum ne hissettiğinizi. O yüzden her işte olduğu gibi, dayı-yeğen, ahpab-çavuş işi müziğe de çok güzel karıştırılmış. Adalet yine mumla aranır olmuş. Ama biz beğendik çıkardık derseniz ona bir şey diyemem tabii. O zaman şunu sorarım: ‘’Bize neden yer vermediniz sahnenizde?’’ ‘’Sizi beğenmedik’’ derseniz o zaman yine bir şey diyemem. Ancak bunun gerçek, samimi, adaletli ve doğru olmadığı konusunda endişeler taşırım. Çünkü iyi tartarım.

-         Müzik yapmayı bir iş olarak görün artık. Lay lay lom değil o işler. Siz dükkanınız için on kuruşu nasıl düşünüyorsanız. Solistte ona eşlik edenler ve kendisi için on kuruşu düşünüyor. Solist de şarkı söyleyerek ev geçindiriyor, siz dükkan işleterek. Orkestrada bulunan müzisyen arkadaşlar da hayatlarını sahneden kazanıyor. Sizin iş yapmayan mekanınızda çalarak orkestraya kişi başı kırk - elli lira paylaştırmak bir şarkıcı için ne kadar zor biliyor musunuz ? Bazı sahnelerde ben kazanç düşükse cebimden koyup orkestrama vermişliğim vardır. Ama bunu kaç defa, nereye kadar yaparım. Bir de neden yapayım ki? Çünkü doğru değil. Doğru olan mekanın bu parayı bize kazandırması, vermesi. Solist neden kapı parası gibi kurnaz bir sistemde her sahnede tedirgin olsun; bırakın kendisini, orkestranın parası çıkar mı, çıkmaz mı diye düşünsün. Sahneye çıkıldığı an para kazanıldığı an olması gerekmez mi? Ne kapısı? Ne kaç kişisi? Bu yüzden bir çok enstrümanist arkadaşlar sahne öncesi bütçe ne kadar diye sorarlar. Yani o akşamki sahneden alacakları net paranın miktarını öğrenmek isterler. Keşke söyleyebilsek. Solist tarafından ‘’Belli değil, gelen kişi başına göre ….. lira alacağız’’ demek kadar saçma bir şey var mı? Adam ne kadar para alacağını bilmeden neden sanatını  icra etsin. Siz ne kadar para kazanacağınızı bilmeden bir yerde çalışır mısınız?
 



 

 








BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:

https://www.youtube.com/channel/UCJ00MRQcw097mj7VBdalwhw