Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Şubat 2013 Cumartesi

AŞÇI GURME ŞARAP


AŞÇI GURME ŞARAP
Uzaydan birileri bakıyorsa bizlere eminim şaşırıyorlardır; yuvarlak şeyin peşinden koşan onbire...ve insanların bu yuvarlak meşin için kendi türünü yaralamasına, öldürmesine, yakıp yıkmasına...
İnsanların bazı şeylere ( bana göre tuhaf gelen ya da komik) ne kadar çok önem verdiklerinden yola çıkarak o ilk paragrafı yazdım.
Bu konuyla ilgili esasında örneklerim aşçılar, gurmeler ve şarap. 
Bir ömür boyu kendine tarz, felsefe, yaşam biçimi, iş (her neyse) edinmiş bir aşçıya benim akıl sır erdirmem mümkün olmuyor. Niye mi? Allah'ın verdiği nimetleri kesip karıştırıp ısıtarak bir insanın önüne koyması bana çok büyütülecek bir işmiş gibi gelmiyor. İnsan kötü tadı olan ve soğuk bir şeyi zaten yemez. Yiyeceği şeyler de belirlidir. Alt tarafı karın doyuracaktır işte. Hiç yemek yapamıyorsa dondurulmuşunu yer. Peynir ekmekle de doyurur karnını, pastayla da etle de tavukla da. Ama bunun bir meslek haline gelmesi bana garip geliyor. Her evde illa ki bir aşçı vardır. Ve o evdeki aşçılar mutfakta olmaktan sıkılmıyorlarsa çeşitli krema ve soslar yapmayı beceriyorlardır. İşte bu :)
Tavuğun ya da domuzun bir tarafına bir şey tıkan (domates, biber vs.) ve tabağın kenarlarını süsleyen kişi "aşçı" adı altında milyarlar kazanıyor. Az ve pahalı porsiyonlarla değişik gıdaları karıştırıp, süsleyip sunma işine aşçılık deniyor. Ve ağıza değişik ve güzel bir tad veriyor diye bu yemeklere restaurant , kafe veya en gözalıcı mekanlarda dünya para veriliyor. Oysa o kişi(ler) bamyayla da doyacak insan evlatlarıdır. Ama ...
Bu ehemmiyet ve şaşayı bir türlü anlamış değilimdir. Bütün hayatı boyunca yemeği oluşturan gıdaları kesen mıncıklayan bir adam ya da kadın... tüm hayatı bunları yaparak geçiyor. yapabildiği en iyi işin bu olduğunu kabul ederek günlerini bu uğurda harcıyor. "ben insanları doyurmak için doğmuşum" diyor :) Eminim siz olmasaydınız herkes aç kalacaktı ve bir "Chateau Briand "(Şatobiryan)' ımız olmayacaktı. 
Bir de yapılanı yiyerek para kazananlar var. "Gurmeler" . Ya ne icatlar var:) Hani iş çıkarma başımıza derler ya, ne yapayım diye düşünmüş boşta gezenin biri yemek tadayım demiş. Neden demiş ki? Onda ki dil ve mide herkes de var. Bu kişinin içinde ölçer mi var? Yemekteki malzemelerin yağını tuzunu pişme derecesini bilsin. Bir de bu yemeğin " oluru bu böyle yiyeceksin" diye dayataraktan... Hikaye bu ya:) Böyle bir sektör oluşmuş. Zaten her evde her akşam kazanlar kaynıyor ya. Tv'deki bu kişinin önerilerinin ışığı altında ona göre mutfak alışverişi yapılıp yemekler pişiriliyordur mutlaka...Gerekli öyle deme... 
Şaraba gelince. Asırlar önce biri üzümü sıkmış, saklamış, yıllandırmış, damıtmış ve bir kitlenin uğrunda öleceği bir içecek çıkarmış ortaya. Bu bağımlılığı anlayamıyorum ben. Her şarapta ağız şapırdatarak farklı lezzet aramalar falan. Bu şartlanma niye?Dik kafana iç işte; hararetini alır:) Üzümden yaptın şarabı, lezzetlensin diye saklıyorsun. Ömrün yetmiyor içemiyorsun. Ya gelip biri döküyor onu ya da oturup başkası içiyor. Böyle bir sevda var mı ya?  İçmesi ayrı merasim (bardak çalkalama falan) servisi başka merasim. Tattırıyorlar falan adam az buçuk alıyor bardaktan "yok beğenmedim yenisini getir" falan diyor. Neye göre beğenmedin yahu; belki miden bozuk, dilin bembeyaz olmuş bak...yanında hatun var diye yüzüncü şişeyi açtırıyorsun. İnsaf...
Parayı kolay kazananların boş uğraşları bunlar.
Bu şarapların kimliğini yedi ceddini bilen garson arkadaşlar var bir de...telefonunda otomatik aramayla herkesi arar;numara aklında tutamaz ama şarabın doğduğu yıldan tut üzümünün nerelerden toplandığına kadar bilir. Bunu biliyor diye de para kazanır :)
Ben kola içmesini seven biriyim. Hiç bilmem doğuş yılını içinde ne olduğunu , hangi yıl hangi şişede satıldığını. Gereksiz bulurum. Seviyorumdur alır içerim. Bitti. 
Evet yazı da bitti zaten :)   





BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA                                                             

http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna
 



 
  

3 Şubat 2013 Pazar

İNATLA MERAKLA VE BOŞUNA


İNATLA  MERAKLA  VE  BOŞUNA


on kişi var.evet iki elin on parmağını geçmeyeceği on kişi...tv'nin her kanalında hemen hemen aynı kişiler hakim olmadıkları konularda bile farklı farklı programlarda boy göstermekteler.ekran karşısındakiler bu on kişinin yaşamlarında nereleri gezdiklerine,ne yediklerine,hangi konu hakkında ne düşündüklerine kadar her şeyi bilmekteler.hatta yapılan magazin programlarında kamera evlerinin içine kadar girmekte bize hangi tasda yemek yediğinden nasıl bir tuvalete yaptığına kadar göstermektedir.bu süre gelen düzen halk tarafından rağbet görmekte,istenmektedir.
şimdi herkesin söylediği klişe bir cümle olan ''seyretmek istemiyorsan kanalı değiştir'' geyiği sizin de dilinizin ucuna gelmiş olabilir.fakat düz mantık düşünmekten bir an olsun vazgeçersek bu izlenme nedeni saçma sapan şeylere dayalı olan insanları bir tv kumandasıyla yazlıkların arasına kaldırıp bir daha ki yaza kadar (en azından bir süre) ortaya çıkmalarına engel olamayacağımızı  anlamak daha kolay olacaktır.
beni ilgilendiren kısmı;bu on kişinin söylediklerine ,görüntülerine neden bu kadar ihtiyaç duyduğumuzdur.belki köşe başlarında ölen sanatçılarımıza da magazin kuklalarına verilen değer verilseydi bu durum o kadar batmazdı aklı başındaki insanlara.evet bir çok absürdlük yurt dışındaki magazin başlığı altında yaşanmıyor mu , reyting almıyor mu ? evet oluyor ancak ordakiler nerede duracağını biliyor.her değeri ayrı ayrı platformlarda değerlendiriyorlar.yani anlayacağınız işin suyunu çıkarmıyorlar.
kim ne yaparsa yapsın;bir program istediği kişiyi isterse prime time'da her akşam yayınlasın fakat izleyen insanların hayallerini süsleyerek yanlış örneklere neden olmasın,insanların kendilerine ve topluma faydalı olabilecek zamanlarını bu insanları izleterek kimse çalmasın ve insanlara yıllarını işinde harcayarak emek vermiş sanatçılar unutturulmasın.ülkemizi çok özel bir şekilde temsil edebilecek insanları sırf size göre sıradan,monoton ve düzgün hayatları var diye kimse görmezden gelmesin.
televizyon ve internet bırakın yaşadığınız ülkeyi tüm dünyaya ulaşmanın en kısa,en hızlı ve en etkin biçimidir.siz böyle güçlü bir olanağı sadece ıvır-zıvır hareketler yapan,sözler söyleyen,çarpık yaşayan insanlara sırf kanalınız izleniyor,radyonuz dinleniyor ve programınızın adı duyuluyor diye verirseniz zaten hak teslim etmekten uzak yanlış bir yoldasınız demektir.açıkca bu yanlış yayın politikasının ve olanaklarınızı yanlış insanlar üzerinde kullanmanızın nedeni ortadadır: reyting-maddi kazanç kaygısı-popülerlik
yanlış da yapsanız bunların çekiciliği her şeye değer değil mi? nasıl olsa herkes böyle yapıyor,düzen böyle işliyordur.işte her şey gibi bu da basittir o dünyada.
ve ondan sonrada ; yaklaşık on yıldır bir tek görüntüsü ve şarkısı yayınlanmayan,takip edilmeyen sanatçımız için ağlanır.kim ağlar biliyor musunuz onlara: o on kişi ağlar. ne de olsa burdan da bir haber çıkar kendileri hakkında ve adları hep gündemde kalır. ağlamayansa kimdir onu biliyor musunuz: halktır. günahı yoktur onların çünkü gerçek değerler tanıtılmamış hatırlatılmamıştır ki.
 bu halkı siz yönlendireceksiniz.örnek olacaksınız.ne vereceğinizin bilincinde olacaksınız.kime ne değer vereceğinizi bilmiyorsanız öğreneceksiniz.sorumluluğunuzun bilincinde olacaksınız.dünyalık sevdalara kapılmayıp gücünüzü boşa harcamamayı empati kurarak vicdan hesabı yaparak maneviyatı,verilen emeğe saygı duymayı işinize katıp yaşam tarzı haline getireceksiniz.




BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA

http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna



1 Şubat 2013 Cuma

SUSMAK

SUSMAK

''Susmak en iyi cevaptır'' derler ya; aslında karşındakini deli etmek için biçilmiş kaftandır. Susmak temkinli davranmaktır. Bazen suskunluğun ardından yarım bir gülüşle bakılır, bazen de kafa sallanır sessizce. Bu; ''Ne olduğunu biliyorum sadece zamanını bekliyorum'' demektir.
''Haklı olan adam hatasız olduğunu düşünüyorsa başı yukarıda dinler söylenen her şeyi kafası önde değil'' derler. Ama bilmezlerki o kişi başı önde onlara kıs kıs gülüyordur. 
Çeşit çeşittir cevaplar.Susmak kafada plan yapmak yada söyleyeceklerini toparlamak için kendine biçtiğin zamandır. Her susmanın bir nedeni vardır;
Tek başına yapayalnız kalmışsındır veyahut öten bir kuşun aniden susması gibi etrafı dinlersin tedirginlikle, ne olduğunu çözmeye çzlışırsın. Örneğin çok konuşan birinin karşısında susuyorsan sıranı bekliyorsundur. Bir cenazede sadece göz yaşı dökmekten başka bir şey gelmez elden, mecbur susarsın. Bir kütüphanede, bir sinemada, sahnede nutuk atan birini dinlerken, köprüden atlayan birine şahit olurken, bir insan sokakta şiddete maruz kalırken, bir karar açıklanırken... Baskı altındayken ve istemediğin şeylere evet derken susarsın ama içiniz hiç susmaz.
Ve de mecburi suskunluklar vardır doğuştan, en zor olanıda konuşmak isteyip de konuşamamaktır. İşaret edersin, çırpınır anlatmak istersin. Bazende kaybetmekten korktuğun biri için susarsın. Görürken görmezden gelir susarsın, görmeyenler; ‘’Göremiyorum ki ne konuşayım’’ diye susar.
Ancak susmak aptallık değildir. Harekete geçmek için izleyeceğin yolu en doğru şekilde seçme sanatıdır. Kendi içinde hoş bir sohbettir. Sırasını bekleyen bir star'dır: ''Susmak'' 

En sonunda konuşmaya susarsın. Ağızlardan içecek konuşmalar ararsın.



BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA

http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna