Hayatınızın bir
anında bazı şeyler önünüze çok fazla çıkar ve siz onların yanından gelip geçme
vurdum duymazlığını gösteremezsiniz yada rahatsız olur üzerinde konuşmakta
fayda görür; cevaplar arar, çözümler bulmaya çalışırsınız.
-Sosyal medya
kanallarından sadece Facebook sayfasını kullanmaktayım. Twitter ve instagram
profilim yok. ‘’Facebook’’ benim için, resim,yazı,müzik ve sohbet
paylaşımlarının yapıldığı, bilgi dağarcığını zenginleştirmek için açılmış sayfalardan
da faydalandığım keyifli bir zaman geçirme alanıdır. Ayrıca benim için reklam
kaynaklarından biridir. Kesinlikle sayfamda, moral bozucu bir haber, kötü
görüntüler, dini yada siyasi bir paylaşım yapmamaktayım. Facebook’tan, beş
senedir listemde arkadaşım olarak gözüken ve benimle hiçbir şekilde iletişime
geçmemiş tanımadığım yada tanışmadığım biri için aldığım tebrik paylaşımından
tutunda, daha önce tanıdığım facebook arkadaş listesinde bulunan kişilerin yıllardır bir ''merhaba'' dememesine, beş bin arkadaşa sahip üstelik iki hesap açmış olan insanlardan, elli
yaşındaki bir teyzenin oyun isteği göndermesine, dünyaca ünlü bayan top
modellerinin resimleriyle hesap açarak dini paylaşımlar yapanlara ve bir önceki
akşam kadehlerle barlarda poz veren hatunların bir sonraki gün (Cuma) ‘’Hayırlı
Cumalar’’ temennilerine kadar uzayıp giden garip örnekleri barındırmasına
rağmen sosyal medyada kendime hitap eden bir şeyler bulmaya çalışıyorum.
- ‘’İma etmek’’
söylemek istediğini benzer bir şeyle pekiştirerek ifade etmek, dolaylı yoldan konuşmak, örnek göstererek anlatmak, ‘’gelinim sana
söylüyorum kızım sen anla’’ yapmaktır. İma eden ya söyleyeceklerinden emin
değildir ya da karşı taraftan tepki almaktan korkuyordur. Benim hayatımdaki
insanların gelip bana, ister benimle ilgili olsun ister başka konularla ilgili
olsun açık açık konuşmasını beklerim. Her konuda, kadın yada erkek kim olursa
olsun, yokuşa sürmeden, ima etmeden, beklentisini,isteğini,derdini,yanlışımı…
v.b benimle paylaşmasını isterim. Düşüncelerini içerisinde saklayan ve kendini
kapatan, konuşmaya bile cesareti olmayan ve bu yüzden ima yolunu seçen insanlar
bende bir güvensizlik yaratıyor. Hayatımda ‘’O öyle yapmaz gelir bana direkt
söyler, ondan duyacağımı ondan önce kimseden duymam’’ diyebileceğim insan
sayısıda az ne yazık ki. Mesela düşünüyorumda
bir kadın geçiyor karşıma duygularını çatır çatır söylüyor. Ne kadar cesurca,
öz güvenli, samimi, medeni ve değerli benim için. ‘’Arkadaş böyle böyle böyle’’
diyor. İşte bu güvenimin başlangıcı oluyor.
-Diyorum ki; ‘’Herkes
benden manevi bir beklenti içine girmeden önce kendisine bir bakmasını
becerebilmeli. Herkes benim yakınlığıma yada anlayışıma cevap vermeyen, her
zaman kendisinin sırtının sıvazlanmasını bekleyen ve de bir noktada durup
herkesin her konuda ayağına gelmesini bekleyen insanları hoş karşılamadığımı
bilmeli. Ayrıca bana zamanında yakın duran ancak bir süre sonra olmadık
şeylerden mana çıkararak kendince tavır almış ve egosunun esiri olmuş olan
insanlara da hiçbir zaman hayatımda yer vermediğimi, yer de vermeyeceğimi
görmüş olmalı. Net olduğumu ve anlaşılmayacak bir şeyin olmadığını düşünüyorum.
Umarım bu kısa açıklama birilerinin aklından geçen bu konuyla alakalı şeylere
cevap olabilmiştir.
-Kimseyle hiçbir
konuda bir yarışım yok. Kafamı dolduracak ve karıştıracak şeyler istemiyorum. Kendimle
hiçbir şeyi kıyaslamıyorum. Zaten bir şeylerden kendinizi sıyırmayı
başarabiliyorsanız üzülmezsiniz. Yapmak istediğim hayatımdaki şeyler çok yalın;
‘’Müzik yapmak, ailemle ve seveceğim insanla dingin bir hayat yaşamak.
Komplike’lere laf yetiştirecek heveste değilim.
-Benim adıma
bazılarına dert olan şeyler inanın bana dert olmuyor. Benim hiç dikkatimi
çekmeyen herhangi bir konuda insanlar beni de konuya dahil ederek konuşuyor.
Görüş bildiriyor. Oysa ki beni ne o konu, ne konuşan o kişi hiç alakadar
etmiyor. İlgilenmiyorum zaten haberim bile olmuyor. Her konuda bu böyle…Müzik
de dahil. Bazıları, bazı şeylerin umurumda olduğunu sanar; bunları önüme
çıkararak, kaygılanacağımı, sinirleneceğimi yada ilgileneceğimi zannederler. Ve
hiç birini tutturamazlar. Birine ‘’Seni anlamıyorum’’ diyorsam mutlaka
umurumdadır. Yada bir şey için, iyi yada kötü tepkileniyorsam… Hareketsiz
kalmış ve konuşmuyorsam, kesin içimden gülüyorumdur.
- Bir arkadaşım bak
sana ne izleteceğim dedi. Bir baktım malum evlilik programlarından biri. Pala
bıyıklı genç bir arkadaş talip olmuş genç bir kız arkadaşa. Genç arkadaş bir
clup’ta kapı görevlisiymiş. Kendisi anlatıyor: ‘’Gezmeyi sevmem, kurabiye yapan
kadın bana uymaz bize ters gelir. Bana dolma saracak kadın, börek açacak kadın
gerek. Benim kadınım, yolda yürürken ne sağa ne sola bakabilir sadece önüne
bakacak. Belki ben evlendikten sonra köye yerleşeceğim, benimle oraya gelip
basma şalvar giymekten, bana çeşmeden su taşımaktan, tarlada çalışmaktan
gocunmayacak, ben eve geldiğimi kapıda terliğimle beni karşılayacak, çamaşır
suyu kokacak, temiz olacak……..sayıyor arkadaş. Genç kız arkadaşımız ne diyor
biliyor musunuz? ‘’Tamam benim için problem yok, istediğin zor şeyler
değil,yaparım’’ Arkadaşıma şaşkınlıkla bakıyorum katılarak gülüyor bana ve
‘’bunu da izle’’ diyor: Aynı erkek arkadaş programın başka bir bölümünde yine
bir önceki gibi fiziği gayet yerinde olan aklı başında gibi gözüken bir bayan
arkadaşla görüşüyor. Benzer şeyleri ona da söylüyor. Hatunun verdiği cevap:
‘’Ben zaten maço erkeklerden hoşlanırım. Her şeyi bilerek geldim. Sert duran
erkekler daha cezp ediyor beni….’’ oluyor. Dikkat ederseniz,
kendi istek ve bilinciyle bu profildeki kişilerle birliktelik yaşayan bayanların
çoğu sonradan şiddet gördüm diye şikayet eden kişiler oluyor. Arkadaşıma dönüp
diyorum ki; ‘’Çok az şeyde yanılıyorum, bundan sıkıldım. Çünkü insanlar doğru
görenle ve doğrusunu söyleyenle pek karşılaşmak istemiyor. Allahtan bu
gerçekleri ortaya sunan başka kanallar var: Medya var, hayat var, zaman var.
Zaman yalan söylemez’’ Gülüşüyoruz.
-Kötü hallerden gurur
duyma ve acıdan beslenme de sıkca tercih ettiklerimizden. Bu da kafama takılır
hep. Ben olsam anlatmam. Bu paylaşımları gereksiz buluyorum. Bir insan
‘’master’’ yapar yüksek okul bitirir gurur duyar anlarım ama ‘’tezeğin üzerinde
uyumaktan’’ gurur duyanı anlamam. Git samanın üzerinde yat. Yatacak yer mi
kalmadı. Artık ajitasyonlu kurgulanmış kahramanlık hikayelerine kimse
inanmıyor. Olmayan başarı ve hayat mücadeleleri yaratmak, özellikle görsel
medyada sıkca başvurulan bir yoldu. Eskiden tutuyordu: ‘’Aç kaldım’’ ‘’Bankta
yattım’’ ‘’Benim ailem cahil, tarladan çıkmaz’’ ‘’Arabada doğdum’’ ‘’Biz
anlamayık,biz şuralıyız’’ ‘’Lokanta camlarına ekmek banardık’’ v.b Keza bu tür zorluklar yaşamış olsa bile insan
bunları bir basamak olarak kullanması ve her zaman dilinin ucunda tutması bana
pek doğru gelmiyor. ‘’Zor günlerdi’’ dersin geçersin. Sanatçının hesapta
‘’Halka yakın durma’’ diye bir taktiği vardır. Bu yapaydır. Bunu yıkan yegane
şey; ‘’Sanatçıları yada ünlülerin evlerini gezen’’ tv programlarıdır.
-Yaşadığım
yere,semte,şehire kendimi yabancı hissettiren ve hayatı zorlaştıran şahıslar
iyice çoğaldı. Kalabalık çoğaldıkça sorunlar da çoğalır, kontrol ve paylaşım
zorlaşır. Çehreler, tavırlar değişti. Her yerde gözüküyor olmaları da beni
tedirgin ediyor. Bu insanlar daha önce yok muydu, nerelerdeydi, neden çoğaldı
üzerinde uzunca konuşulabilir. En azından ben, aklıma gelen ilk örnekten; ‘’Gün
içinde en az üç defa önüme çıkılıp para istenilmesinden’’ rahatsız oluyorum. Sanki
refahım ele geçiriliyor. Tv’de haberlerin bir saat boyunca kötü ve kahır edici
görüntülerle sürüp son üç dakikasının ‘’dünyadan komik görüntüler’’ başlığı
altında hazmınızı kolaylaştıracak bir mide hapı formatıyla verilmesini yetersiz
buluyorum.
-Kırk senelik
yaşantımda toplum ailesinin bir ferdi olarak gördüm ki hatalarımızı hiçbir
zaman kabul etmedik ve her şeyi biz biliyoruz sandık. Ve bir sonuç çıkarttık ki
biz içimizde birbirimizden çok uzağız. Dünyada bizden uzak. Ezici, anlamsız bir
rekabet içerisindeyiz. Sokakta yürürken bile insanlar birbirine saygı duymuyor. Tahammülümüzün, anlayışımızın ve sevgimizin cepte kalan
bir kırıntı olmasından kaygılanmakta ve üzüntü duymaktayım.
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: