Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Aralık 2015 Çarşamba

YORDU AMA ÖLDÜRMEDİ. ÖYLEYSE HALA BİR UMUT OLMALI.


Yeni sayfaları açmak için hazırlanırken hep birini geçmişe ekleyerek geçmişle vedalaşırım. Kimiside beni geçmişe ekleyerek geçmişiyle vedalaşır. Keşke geride bırakmamak, bırakılmamak mümkün olsa. Bütün merakım ve sabırsızlığımla geleceğe konsantre olmaya başladığım şu günlerde geçmişe bir nokta koyma amaçlı bir kaç bir şeyler söylemek istiyorum.
 
İnsan içinden gelen sesi dinlemeliymiş. Ben, dinlemedim. Kaybetmelerim de bundan, kaybetmeye devam ediyor olmam da. ‘’Keşke içimden gelen o sesi dinleseydim…’’ demiyorum. Ama dinleseydim, her şey farklı olurdu, biliyorum.

Zaman, hep bana yanlış insanları getirdi. Onların eksiklerini, kendimle tamamladım. Kimisi bunun farkına vardı, kimisi ise varamadı. Bazı yollar benim için doğru olmasa da, o yürümeyi göze aldım. Çünkü biliyordum ki; yanlış insanlarla beklemek, yanlış yolda yürümekten daha çok yorar ve hazırlıksız yakalar insanı. Bir fırsat daha verirken olmadık darbeler almaya devam edebilirsiniz. Yorulmayı kabullenemedim. Bir süre sonra, hayatımda yer verdiğim insanlar, beni hayatlarında istemediler. Gittiler. Ama gitmiş olmaları değil, kendilerini eksiksiz görmeleri benim için büyük eksiklikti. Yine de boşa vakit harcadığımı hiç düşünmedim. Benim zamanıma boş gelip dolu gitmelerine sevindim. Kimisine acıyı paylaşmayı öğrettim, kimisine ise mutlu olmadan da yaşanabileceğini. Ezbere yaşamaktan soğuttum onları. Düştüler, tekrar kaldırdım. Ağladılar, gözlerini kendi sevinçlerimle sildim. Görmediklerini, göremediklerini gördüler. Yine de güzel olan ne varsa, benimle paylaşmadılar. Güldüler, ben ancak tebessümlerine yetişebildim. Ben her şeyin en iyisini verdikçe, daha iyisi olabilir düşüncesi belirdi kafalarında. Yorgun düşürdü bu beni ama öldürmedi. Ölüp ölüp diriltti yani yeniden aşık oldurup oldurup yeniden mağlup etti.
Ta ki galip gelene kadar aşkı aramaya devam etmek... Hem bir insan içgüdüsüyle, hem bir hümanistlikle gerçek aşkı bulabilmek için macera macera dolaşmak.
Evet yaptığım buydu, yapacağım da bu olmalıydı.

                                                                                                                   www.burakkirmizituna.com    



 


 
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:

http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna
http://www.youtube.com/watch?v=Isvar68uOn8
 

 


17 Aralık 2015 Perşembe

Sen Gidince


 
 




BÖLÜM: 1


‘’Aşk yok etmektir’’ demişti kapıdan çıkarken, ‘’Aşık olmasaydım gitmezdim’’

Ahşap kapı usulca kapandı, ardından tok bir ses çıktı, gölgesi salona düştü kapının altındaki boşluktan sızıp. Balıklardan birinin akvaryum motorunun üstünde ters döndüğünü fark ettim, ölüm ne kolaydı. Gidişiyle aynı saniyeye denk düşmüştü ölümü. Kimbilir bambaşka yerlerde bu gidişe neler eşlik etmişti.

Ölüm ne kolaydı. Hayat ne tuhaftı. Bizler, en sevdiklerini elleriyle toprağa koyan ya da koyacak olan bizler, bir insanın küçük bir çantayı alıp, ahşap bir kapıyı açıp gidişiyle ne kolay sarsılıyorduk,yıkılıyorduk.

Bu düşüncelerle geldim kendime. O balık kaç gündür orada salınıyordu, bunu düşündüm. Diğer balıklar bundan psikolojik olarak etkilenmiş olabilir miydi, bu nasıl bilinebilirdi, bu gibi şeylere kafa yordum.

Onun gidişinin acısı yavaş yavaş hafifliyor olacak ki; balığın üzerine sifonu çektikten sonra dedim ki kendime; ‘’belki artık daha mutlu olur, belki artık daha mutlu olurum’’ Pencereden salona ışık vuruyormuş, güzel bir ışık. Dışarısı da sıcaktı. Çıkıp sahilde bir mekanda oturup bir iki bira içebilirdim. Belkide hayatımı değiştirecek bir şeyler bekliyordu beni dışarıda.

Aşk yok etmek midir bilmiyorum ama yoku aşk edemiyormuşsun, onu anladım. Ama aşk acısı edebiliyormuşsun… O acı (yara) da zamana yenik düşüp geçip gidiyor.

Kapıyı açtım, dışarı çıktım.

 

BÖLÜM: 2

Artık kimsenin görmediği, kimsenin duymadığı biriydim, sessizlikten ibarettim. Bir kişi, sadece bir kişi görmüyor diye ‘’yok’’ olabilir çünkü.

Bir kişi duymuyor diye lal olabilir dili insanın.

 Başkalarınca görülmenin ya da duyulmanın önemini yitirdiği anlar  vardır. Umurda olunulmadığı anlar. O, duyularıyla redederken seni, sen bütün bir dünyayı yok sayarsın.

Böyledir.

O, seni; Sen dünyayı….

Bazen hayat sadece O’ndan ibarettir.

 O gider ve hayat biter. Yok saydığın dünya da sona erer.

 

BÖLÜM: 3

Geçmişte bana ait olan kalpleri biriktirmişim kendimde. Duygusallaştıkça aralarından birini seçiyorum ve o anı öylece tüketiyorum. Gülümsediğim anılara, hele bir de canımı yakmışsa, gözyaşımı da ekleyerek tüketiyorum.

İçlerinde bir tek seni bulamadım.

Sen neden onlar ile bir arada değilsin?

Sanırım ben en çok seni sevmişim. Ve sanırım, hala senden vazgeçemediğimi fark ettim. Lütfen kimse kızmasın, ondan daha çok beni sevecek birisi, her şeyden önce onun gibi beni bırakıp gitmeyecek birisi hayatıma girene kadar o benim ne yazık ki vazgeçilmezim olarak kalacak. Bütün yanlışlarına rağmen…Bu yüzden de içlerinde yer almayan senin aşkını bulamadım.

Sırf bu yüzden senden bana kalan bu aşk için teşekkür ederim.

 

BÖLÜM: 4

Hani sen bana ‘’Seni gördüğümde hiçbir şey hissetmedim.’’ Dedin ya.

Yalan söyledin.

İlk defa yalanını sevdim.

Gurur taşıyanlardanım ya, sana ‘’ben de’’ dedim.

Bu yüzden ilk defa kendime olan güvenimi yitirdim. Bu yalan bizi avutur sayıp vedalaştık sevgilim. Ama sen ve ben güzel sevdik birbirimizi.

 

  BÖLÜM: 5
Aşk hakkında öyle deneyimler kazanıyor ki insan, ilk anda bir kadının suratına bakınca bir diğerinden farkı yok sanıyor. İşte bu anda da o hayat tecrübeleri devreye giriyor. Pirincin içinden taşları ayıklamak gibi. Bul bulabilirsen; ayıkla pirincin taşını. Ama artık üretim öyle kötü ki (ailelerin yetiştiremediklerinden bahsediyorum). Hiç pilav göresim gelmiyor. Yeni nesil hatunların, ailelerinin ve çevrelerindeki ağzı açık ayran budalası gibi dolaşan erkek tayfasının dolduruşlarıyla  girdikleri havalarda nefes almam zorlaşıyor. Zamanla onlar büyüdükçe sorunları da büyüyor. Ve sorunlular, sorunlu insanlar yetiştirmekte kusursuzlaşıyor. Zincir uzuyor, uzuyor. Etrafa mutuzluk saçan insanlar çoğalıyor. Güvensiz, aşka inançsız… Sosyal yaşamlarda ve ikili ilişkilerdeki başarısızlık ‘’Aşk’’ın adını kötüye çıkarıyor. ‘’Aşk’’ yalan ‘’Sevgi’’ yok deniyor falan… Esasında duygusal ilişkilerde yaşanan hüsranlar ‘’kadın’’ kaynaklı değil ‘’insan’’ kaynaklı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak aşk mevzusu iki farklı cins arasında yaşandığı için yorumlar ve yanlışlar  cinsiyete göre yapılıyor,değerlendiriliyor.

Bir aşk bitiyor,acısı çekiliyor. İnsanın tabiatı bu, dönüyor dolaşıyor kalp ve beyin yine karşı cinsle meşgul olmaya başlıyor. Fakat yine doğru sandığı yanlış çıkıyor. Etrafta yanlış çok olunca yanlış yapmak da kaçınılmaz oluyor elbette.  Hatta üç yanlış bir doğruyu götürüyor ya (onun da beynini yıkıyorlar,kalbini katılaştırıyorlar.) doğru kalmıyor. Koluna girip götürüyorlar. Doğru gidiyor.

Olan bir adama oldu şimdi ondan bahsedelim. Tabi bu o ender bulunan kadınlardan birinin de başına gelebilir.  Karamsarlık ve mutsuzluk ve de vazgeçiş sarmaya başlıyor adamın beyninin sol tarafını. Sonra halsiz ve ümitsiz bırakıyor onu. Sonra felç kalıyor. Hep bir yanı eksik, hep bir şeyler eksik… Neden mi? Karşısındaki insanı sevdi diye, Ona iyi davrandi diye, Onu mutlu etmeye çalıştı diye, Ona güzel sözler söyledi diye, Onunla gülmek istedi,onunla güne uyanmak istedi diye, Onu el üstünde tuttu diye…Nasıl? Güzel değil mi? Hak etmiş adam ayrılığı. Kadında hak ettiğini vermiş ona. Ağlamayı, yalnız kalmayı, kandırılmayı hak etmiş. Bir kadının tiyatrosunda oynatılmış sonra da kovulmuş.Bu durumlarda en zararlısı da nedir biliyor musunuz: böyle bir insana hala aşık olmak, tutkulu kalmak. Onun en derinde yarattığı aşk acısını çekmeye mecbur bırakılmak. Kopamamak. Unutamamak.

Offff ne kadar klasik değil mi? Bunlar herkese oluyor…Alışıksınız bunlara…Sizin için düzen bu, hayat bu…

Uyanın be! Hayatın içine eden sizsiniz, kendiniz. Her şeyi kendi ellerinizle berbat eden sizsiniz. Kendinizi koyduğunuz ulaşılmazlık noktasından kaç kişiyi daha aşağı tekrar tekrar bırakacaksınız. Vardığınız sağlıksız, hiçbir nedene dayanmayan sonuçlarla kaç kişiyi daha kendiniz gibi mutsuz edeceksiniz. Hiçbir nedene, hiçbir şeyin arkasına sığınamazsınız çünkü aşk şeffaftır. Onun için iyi-kötü ne yaparsanız ortaya yansır. Aşk nettir. Paranın, birbirimize ısınamadıkların, sevgimiz ve saygımız eskisi gibi değillerin,….v.b…v.b …v.b  hiç bir şeyi bahane etmeyin. Bir zamanlar aşk’la adlandırdığınız insanı böyle kötüleyerek, bir zamanlar kendinizi ve karşınızdakini kandırdığınızın ispatını yapmış olursunuz esasında… Bir kimse size kötü söz söylemiyorsa, yalan söylemiyorsa, sizinle kavga etmiyor, şiddet uygulamıyorsa, şevkatli ve iyi bir insansa hangi sebep kolay vazgeçişlere geçerli bir cevap olabilir.

Adam soruyor bak:  ‘’Peki  sen neden gittin sevgilim? Neden beter birini bana tercih ettin. Seni başkalarına doğru itecek ne yaptım?’’

Kadın duyuyor bak:  Bir şey diyemeden arkasını dönüp gidiyor.

 

BÖLÜM: 6  FİNAL

Bir elmanın değil bir günahın iki yarısıydık biz, gün’ü sendin, ah’ı ben, birleşemedik. Ne bir günah olabildik ne bir gün, ah diyebildik. Uzaklardan bakıp birbirimize iç çektik, olmayanla yetindik. Şimdi sen hiç gelmeyecek güzel günlere olan inancım, doğmayacak çocuklarımın annesi, yazılmamış bir romanın hiç görünmeyen karakterisin. Sen, olmayacak dualarımın en derinden gelen amin’isin. Yazarak sileceğim seni, yaşayarak yok edeceğim.Biteceksin…




 

 

 


BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: