Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Nisan 2014 Salı

ARAMIZDA



Sizden, bu sayfalara uzunca bir süre vakit ayıramadığım için özür diliyorum.Gördüğünüz üzere fırsat bulur bulmaz karşınıza geldim.Bu gün bu satırlara komik bir kaç gözlemimi yazmayı düşünüyordum.Biraz gülelim istedim.Ancak geçen günlerde daha öncede kafama hep takılan bir konunun gözlerimin önünde yaşanması dolayısıyla bu gün sizlerle bunu paylaşmaya karar verdim.
Arkadaşım,yeğeni ve ben bir avm'de buluşup bir şeyler yemeye karar verdik.Yemeğimizin ortasında arkadaşımın yeğeni Derya, X bir mağzaya bakıp bir şeyler almak istediğini söyledi.Yemekten sonra o mağazaya gittik.
Mağaza erkek-bayan giyim,dekoratif eşyalar,mobilyalar,banyo-mutfak eşyaları falan satan bir dükkandı.
Derya hemen mağzaya girer girmez bayan reyonuna dalmıştı bile.Arkadaşım da peşinden...İnanın tam 1 saat kaldık mağazada.Ben kenarda durmuş etrafa bakınırken bir çalışan gözüme ilişti.Merdivene çıkmış aşağıda duran takım elbiseli adamın dediklerini yapmak için çırpınıyordu.Elinde bez rafta duran vazoların tozunu almak için adamın direktifleriyle yönlendiriliyordu.Adam mağaza müdürü olmalıydı.
-Daha sert bezi bastırsana arkadaşım.Bak arkalarını silmiyorsun.Yarım yamalak yapma...
-Tamam Murat bey halledeceğim.
Mağaza müdürü çalışanın yanından ayrıldı.Etraf iyice kalabalıktı.Giysi reyonlarının önü aç kalan insanlara bedava ekmek dağıtılan bir ortamı andırıyordu.Yoo başında durdukları yada almak için hırslandıkları şey ne ekmekti ne de bedavaydı.Aksine değmeyecek kadar pahalı şeyleri elde etmek için yarışıyorlardı.İçeri 18-19 yaşları arasında değişen kızlı-erkekli bir grup büyük bir şamatayla girdi.
-Aaaa aşkımmmm şunu baaaaaaak.Sana ne güssell olu bu....
nidalarıyla bir gömleğe yapışan kızın ve taşkın yaygaralarının yüzünden muhabbete kulak misafiri oldum.
-Kıssım ben de ondan varrrr.Geçen sene almışdımm ben onu ooooo.
Bir diğeri;
-Lacoste var üst katta oraya bakalım oraya...
Kasa tarafından biri bağırdı o esnada kavga çıktı sandım.
-Tarııııııııkkkk! Mal gelmiş almaya gitcekmişsinnnnn!
Demin müdürünü memnun etmeye çalışan çocuk.Bıkmış bir ses tonuyla;
-Tamam dedi.
Arkadaşın adı Tarık'mış böylelikle öğrenmiş oldum.Tarık koşar adımlarla gelen malları almaya giderken.Yanımda biri hafifçe beni itekleyerek  diğer yanındakine
-Ah şekerim geçen ay Londra'dan bir havlu aldım.Havlu değil sanki cennet maskesi.Yüzüme sürdükçe gençleşiyorum adeta.Bir de burdan aldıklarıma baktım inan toz bezi bile yapmadım,attım.
-Doğru valla canım.Ben buralardan hiç bir şey almıyorum artık.Direkt yurtdışından sipariş veriyorum.Buraların malları böyle....
Kocalarını da yurtdışından sipariş edip etmediğini merak ettiğim (çünkü buranın malları malum) bu abajur saçlı,röfleli teyzeler gülüşerek uzaklaştılar.
Tarık kucağında iki büyük koliyle dükkandan içeri girdi.Adam kan ter içinde koşar adımlarla kasanın arkasına gitti,kucağındakileri zor bıraktı yere...
Arkaya doğru kafamı çevirdim; çekiştirilmekten ağzı burnu kaymış,ters yüz olmuş giyecekleri tekrar düzeltip,reyona yerleştirmeye çalışan bir sürü genç arkadaşla karşılaştım.
Çaaaaat diye bir ses geldi sağ taraftan müdürüyle Tarık koştu o tarafa.Bir kaç adım atarak ne olduğuna bakmak istedim.Bir tane hatun rafta duran cam sürahilerin ikisini düşürüp tuzla buz etmiş.Müdür bayanla konuştuktan sonra sert bir tavırla Tarığın koluna girip onu kenara çekerek hararetli bir şekilde söyleniyordu.Bizim Tarıkda kollarını iki yana açmış kendini savunmaya çalışıyordu.Tahminimce ''niye bakmadın'' ''niye ilgilenmedin'' falan diyordur.Anlaşılan bu müdür Tarığı pek sevmiyordu.Süpürgeyle kırıkları toplayan Tarığa en son mağzada çalışan birinin gelip ''bu akşam vitrin çalışması varmış mesai'ye kalacakmışsın'' ''he bir de müdür yemeğe çıksın dedi ama yarım saat değil onbeş dakika yapacakmışsın,bu gün hafta sonu dükkan kalabalıkmış'' dediğini duyduğumda yanına gidip konuşmak istedim.Ne bileyim belki beni tanır,beni tanıması ona moral verir diye düşündüm.İstediği bir kaç bir şeyi yapmak istedim.O anda arkadaşım gelip hala mağazada olduğumuz için benden özür diledi.İçin işinde bir kadın varsa o işin hemen olmayacağını anlayalı çok uzun yıllar olmuştu.Gülümsedim.
Aklıma gelmişken unutmadan paylaşmak isterim;bir de dikkatimi çeken bir şey olmuştu.Avm içerisinde herkes güneş gözlüğüyle dolaşıyordu.???
Gözlerim mağaza müdürünün,beş parmağının üçünde Arif Susam yüzüğü olan beyaz takım elbiseli,güneş gözlüklü,kır saçlı bir adamla birlikte koltuk takımlarının durduğu tarafa doğru gidişine takıldı.Ben de otarafa doğru yürüdüm.Müdür;
-Efenim koltuk takımınızı getirttik,bu teşhirdeki bunu istememiştiniz.Sizinki arka depomuzda duruyor.Sevkiyat için sizin tamam demenizi bekliyoruz.
-Teşeggürlerr Murad bey.Ammavelakin bir süreliğine yurd dışında olacamm.Dönüşümde segreterim sizinle irtibat guracaktırrr.
-Hayhay efenim.Ne demek.Hiç sorun yok bizim için.
-O gün benimle ilgilenen,bana uzunca vakid ayırann satış elemanınız Tarıg beyi de tebrig etmek isterim.Kendisi buradaysa elini sıgmak isterim.
-Ahh efenim çok naziksiniz.Kendisi hasta bu gün işe gelemedi.Ben kendisine ileteceğim söylediklerinizi efenim.
Vay be dedim içimden müdürler için söylenen o efsanevi hikaye doğruymuş,gerçekmiş demekki...
Bu keşmekeş ve kargaşa içinde başım ağrımaya başlamıştı.Benim, arkadaşla sevgili yeğeninin yanına gidip ''gidiyor muyuz? '' deme vaktim gelmişti ki Tarık yanımdan geçiyordu.Yemekten dönmüştü.
-Tarık bey ! diye seslendim.
-Evet buyrun.
diyerek arkasını döndü.Konuya aradığım bir şeyin mağzalarında olup olmadığıyla girdim.Daha sonra adını arkadaşlarının kendisine seslenmesiyle öğrendiğimi söyledim.Bir kaç espiri yaptım.İşinden memnun olup olmadığını sormaya kadar muhabbeti ilerlettim. Üzgünüm ama ''memnundu'' bence ''memnun olmaktan başka çaresi yoktu.'' Beni bir yerlerden anımsadığını söyledi.Ben de bir kaç hatırlatma yaptıktan sonra bir konser gerçekleştirdiğimde ilk fırsatta onu çağırmak üzere Tel'ini vermesini rica ettim.Çok kibar,efendi,naif bir adamdı Tarık.Elini sıkarak yanından ayrıldım.
Arkadaşımın ve yeğeninin yanına gittiğimde uzaktan gördüm ki;  Tarık müdürüne yine bir şeyler açıklamaya çalışıyordu.Arkadaşımın yeğeni aldığı giyeceğin bedeli olarak kasaya tam ''1200'' lira  ödedi.
Tarık, asgari ücretle orada çalışıyordu.Her ay ''950'' lira için.Günlüğü ''36'' liradan...Yani üç kişinin bir fastfood dükkanına gidip aldığı üç menü fiyatına...Yol parası yoktu.Servisi yoktu.Günlük yediği yemeğe biçilen fiyat ''7'' liraydı.Doysada doymasada yedi liralık bir şeyler yemeliydi.Fazlasını yerse ayın ortasında aç kalacak,evden bir şeyler götürmek zorunda kalacaktı.İşin mesaisi çoktu,karşılığı para olarak verilmiyor,yaptığı mesai saatine göre saatlik izinlerle geçiştiriliyordu.Ezilendi.Hayata karşı savaşandı.Birilerinin hayatlarında kendi hayatını görmezden gelerek mutlu olmasını sağlayandı.Birilerinin de daha da çok zengin olmasını sağlayan...
Neydi tezgah toplayan bir kızın 18-19 yaşında maddi manevi özgürlük yaşayan ve hayatın tadını çıkaran diğer kızdan farkı? O da istemez miydi dolaşmayı,gezmeyi,giyinmeyi,gülmeyi...
Ve böyle bir insanın lakayit ve kendini bilmez tavırlarına hayatı boyunca hedef kalacağındaki neden neydi?
O dükkanda karşılaştığım teyzelerin sonsuz olanaklara sahip olmak için,bu hediyeyi almak için İlahi adalet karşısında neler yaptığını merak etmeye kimsenin hakkı yok muydu?
Tarık ve Tarık gibiler birilerinin kaprislerini,egolarını,hayat sorumluluklarını çekerek mi sayılı günlerinden bir şey anlamadan hayatına veda edecekti.
İşte buydu arkadaşlar kafama takılan konulardan biri.İnsanlar arasındaki bu büyük uçurum.Ekonomik sıkıntısı olan bir yerde göze sokularak yaşanan ekonomik özgürlüklerdi.
Diye bilirsiniz: ''Nerden biliyorsun belki onlarda başkasına yardım ediyordur''
Bende diyorum ki ''Görmüyor musunuz sağlaması önünüzde duruyor;Herkesin birbirine yardım ettiği ve yardım etmeyi sevdiği ve de herkesin biribirini sevdiği bir toplum olsaydık şimdi herkes dilediği hayatı yaşıyor olurdu.Hep banacılık,vurdum duymazlık,ego her zaman içimizde, ezen ve ezilen olarak bölünme yaratmıştır.Hala istatistiklerde durumumuz gelir düzeyi düşük,işsizlik had safhada,gizli zenginlik çok olarak gözüküyorsa bunun da neticesi; hiç bir şeyin değişmediği ve kimsenin kimseye yardım etmediği gerçeğidir.Ya da sayıca yardım severlerin çok az olduğudur.
Eve döndüğümde mağzanın merkez ofisine ''Tarık'' hakkında ''işine ve müşterisine gösterdiği özene karşılık'' teşekkürlerimi belirten bir mail attım.Ve böyle değerli personellerin kaybedilmemesi gerektiğini vurguladım.
Dünyada kendi mutluluklarını kaybetme uğruna başkalarının mululuğu için hayatlarını feda edenlere en derin sevgi ve saygılarımla.

















 
 
 
 
 






BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: