Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Eylül 2014 Salı

PİNOKYO




 
 
 

‘’Bizdeki keresteler daha önce pinokyo muydu? ‘’  diye düşündüm.

Dün ‘’Louis Armstrong’dan When You Wish Upon A Star’’ ı dinlerken bu geldi aklıma.

Hani Pinokyo daha önce tahtadan bir kuklaydı ya, sonra insan oldu.

Mesela bizim odunlar da bir ara tahtadan bir kuklaydı da sonradan mı canlandı, tam oluşumunu tamamlayamayanlar falan oldu gibilerinden bir kafa patlattım.

O masalda tahtadan bir kukla canlanıyordu.Düşünsenize bizim ülkede bütün tahtadan olan şeylerin bir insana dönüştüğünü:

Kızcağız azgın dalgalar üzerinde sörf yapıyor, kaptırmış gidiyor. Bir süre sonra dalga zayıflıyor.Kız yavaşça ayakta durduğu sörfün üzerine uzanı veriyor.Tam o esnada o da ne? Sırt üstü yüzen bir herifin sırıtmasıyla yüz yüze kalıyor.Tahtanın ilk söyleyeceği şey şu olurdu herhalde:

-          İlk defa bir orman olmak,koca bir aileye sahip olmak istiyorum.

Ya da bir okulda yazı tahtasının canlandığını düşünsenize;

-          Senelerdir toz yutturdunuz, ağzıma sı…nız benim.Gidiyorum lan,adam gibi yaşayacağım artık.

dediğini.

Tahtadan oyulmuş bir bereket tanrısı heykelinin canlanıp bir insana dönüştüğünü hiç düşünmek istemiyorum.Uzun boylu,kel bir adam falan…(niye kelse)

-          Niye bakıyonuz lan açıkta bi şey mi gördünüz?

(Evet açıkta yürüyor)

Bir dönüşüme gidiş başlıyor.Ülkede bütün marangozlar batıyor,işsiz kalıyor falan.

-          Ula İsmet gördün mü benim dükkandaki kerestelerin hepisu ayaklanıp çıktı gitti.

-          Ya sorma benim evdeki üçlü koltuk takımı kapıdan geçemedi,balkondan atladı.Töbe töbe.

Bir de pinokyonun meşhur,en bilindik özelliği bildiğiniz gibi yalan söylediğinde burnunun uzamasıdır.Bu bizim ilk önce odunken (Pinokyo iken) sonra insan olanların yada oluşumunu tamamlayamayanların her yalan söylediğinde alt tarafı, her ereksiyon olduğunda da burnu uzasa....Biz antikayız ya her türlü aksilik bizi bulur.Bizde olur.

-          Sevgilim burnu mu okşar mısın?

-          Aaaa manyak mısın sen be?

Yada

-          Canan bak valla yalan söylemiyorum.

-          Ama hikmet bak o öyle demiyor.

-          En sonunda budatıcaksın bana bunu.

Hatunlar bayılıyor bu pinokyodan bozma heriflere.

-          Ah ne kadar sert erkek; dipçik gibi, tahta gibi, kazma sapı gibi…Erkek dediğin böyle olmalı.

-          Ablacım o artık insan oldu, o pinokyo ikendi.Diyorum ki; o artık öyle odun gibi değil.İnsan o insan.Ya da olacak yakında.Umut bağlama yani.

 

-          Ahmet abi senin suratta bir kabarma var.

 

-          Hiç sorma,benim malzeme en kötü ağaçtan çıktı ya. Yağmuru yiyince böyle açılıyor,esniyor canım be.

 

 

Bütün milletin baba adı Gebetto. Nüfus müdürlüğüne gidiliyor;

-          Baba adı nedir?

-          ‘’Gebetto’’

-          Sen Geber pzvnk. Kalkmış ne diyo hele bag.

 
Bütün Pinokyodan olma insanlara ve yarı Pinokyo yarı insan kalmış kerestelere saygılar,sevgiler.





 

 

 
 
 
 
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:

 
 


25 Eylül 2014 Perşembe

HAYATA BİR ARMAĞANIM YOK









Hayat; her sene başında iyi niyetlerle iyileştirilmeye çalışılan ‘’hayat’’.

Doğan canlı nasıl bir dünyaya ‘’merhaba’’ demelidir?

Taze gıdaların, temiz havanın olduğu, düzgün işleyen mevsim süreçlerinin birbirini takip ettiği, sağlıklı bir toplumun içinde güvenli,sevgi ve barış dolu bir dünyaya… değil mi?

Peki bu saydıklarımın hangisi var elinizde?

Dünyaya getirilen bir insanın doğmama gibi bir seçeneği kullanamayacağından dolayı, onu kendi rızası dışında böyle bir kaos’un içinde yaşamaya mecbur etmek ne kadar doğrudur düşünür oldum.

Sokak hayvanları için bile barınaklar yapan, hayvan hakları yasası çıkartan, sokaklara geçici yuvalar kuran, onları sahiplendirmeye çalışan, yaz aylarında kapı önlerine su-mama bırakan insanoğlu bu duyarlılığı neden kendi ırkına göstermiyor? Hayvan türlerini korumaya alan, kürk giymeye karşı olan insan; kendi türünü neden yok ediyor?

Her şeyi kendine yapmakta mübah gören, yıllanmış yasaları bile çiğneyip kişisel yasalarını uygulayan ve her bireyin kendini kusursuz gördüğü bir hayata toz pembe bakmaya kalkmak, bu düzenin sonsuza kadar sürüp gitmesine yardımcı olur.

İnsanların Amazon ormanlarında hayatta kalmaya çalışan bir türe dönüşmüş olması ne acıdır.

Bir çocuğun annesine; ‘’Küfür etmesem olmuyor, kavga etmesem dalga geçiyorlar, yalan söylemesem işlerim yürümüyor’’ demesi ne kadar düşündürücüdür. Hayat bu mudur? Yaşam savaşı böyle mi yapılır? Bir çocuğa dünyadaki güzelliklerin,  ve görüp görebileceğinin sadece bunlardan ibaret olduğunu sandırmak nasıl bir had bilmemezliktir ? Kimin buna hakkı olabilir?

Kendini yetiştiremeyen, dünyadan bir haber olup dünyayı hiçe sayan, hep bir bilardo topu misali başkalarının ıstakalarının uçlarına kaderlerini bağlamış, yüksek egolu, sadece kendini beğenen, maddi gücünü kötüye kullanan ebeveynlerin yetiştireceği bireylerin de bir kısır döngü olarak hayatı başkalarına zindan etmeleri de ayrı bir düşündürücü konudur.

Artık şiirler, şarkılar, mutlu sonla biten masallar, filmler, diziler, tebessüm ettiren komiklikler, güneşin batışı, yıldızlar v.b yetersiz kalmakta, anlık çözüm bile olamamaktadırlar. Bu bahsettiklerime sığınıp gerçeği kendilerine itiraf edemeyen yada ‘’benim dünyam bu; küçücük. Evden işe, işten eve. Bu da bana yeter, varsın dünya yansın.’’ diyen öyle çok insan var ki… Halbu ki tüm bunlar hayat güzel ve insan, insan olunca bir anlam kazanıyor.

Güzellikler, çirkinliklerle öyle çok bulandı ki milyarlar aynı anda ağlasa görünürler mi bilemem.

Düşünüyorumda; ‘’dünya başka bir yaşamın cehennemiyse’’ diye. Bu yakıştırma abes olmayacaktır.

Kısacası; tek başıma düzeltebileceğim ve iyi edebileceğim kendi hayatımdan başka bir şey yok. Diğer hayatlar için gücüm yetmez, şu ana kadar yaşamadığımız ama yaşadığımızı sandığımız günleri geri kazanmak için her insanda inanç ve gönül beraberliğini bulamam. Çünkü bunu isteyen yok. Yetersiz. Her şey yitirilmiş.

Benim bu bahsettiklerime karşılık verebileceğim en güzel cevap,ceza ve önlem; dünyaya bir evlad getirmemek olacaktır. Dış dünyadan arınmanın ölçüsünü koymak olacaktır. Bu hayatı armağan edebileceğim hiç kimsem olmayacak.

Yürekten dilerim ki; asırlar sonra bile olsa doğacak bebek bizlerin göremediği tüm güzellik ve iyilikleri görür. Ve o bebeği dünyaya getiren sevgili anne  büyük bir huzur ve mutlulukla yavrusunu dünya için yetiştirir.
 


















BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA: