Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ağustos 2018 Cuma

TOLTEK - 2








- İnsanları kişisel algılamadan gerçekte oldukları gibi görebilmeyi başardığımızda, asla onların söylediği yada yaptığı şeyden incinmeyiz. Size yalan da söyleseler bundan incinmezsiniz. Çünkü onların korktukları için yalan söylediklerini bilirsiniz. İnsanlar kendilerinin mükemmel olmadığının sizin tarafınızdan keşfedilmesinden korkuyor. Kendinize doğruları söyleyebilmek, sizin boş yere duygusal acı çekmenizi engeller. Kendinize gerçeği itiraf edebilmek size acı verebilir. Gerçeği kabul etmek iyileşmenin başlangıcıdır ve bir süre içinde her şey daha iyiye doğru düzelecektir. Birisi size sevgi ve saygıyla davranmıyorsa, o kişinin sizden uzaklaşması sizin için bir armağandır. Eğer sizden uzaklaşmıyorsa onunla birlikte uzun yıllar acı çekmeniz, acıya katlanmanız kaçınılmaz olur. Böyle bir kişi tarafından terk edilmek bile, size bir süre acı verebilir ama bir süre sonra yüreğiniz iyileşecektir.
- Her şeyle ilgili varsayımda bulunma eğilimimiz vardır. Varsayımlarda bulunmanın problemi, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Onların gerçek olduğuna yemin edebiliriz. Başkalarının neyi düşündüğüne yada yaptığına dair varsayımlarda bulunuruz. Varsayım teorilerimizi kişisel algılarız. Sonra da o kişileri suçlar ve sözlerimizle duygusal zehir saçarak tepki gösteririz. Varsayımda bulunuruz, yanlış anlarız, kişisel algılarız ve hiç yoktan koskocaman bir drama yaratırız.
- Doğrunun ne olduğunu bilmemekten, karşımızdaki kişiyi açıklığa davet etmemekten korkuyoruz. Gerçeği duymaya cesaret edemediğimizde ya da açıklama istemekten korktuğumuzda varsayımlarda bulunuyoruz. Sonra da varsayımlarımızın doğru olduğuna inanıyoruz. Bu inançlarımızla varsayımlarımızı savunarak, başkalarını yanlış ya da haksız kılmaya çalışıyoruz. Bir şeyi anlamadığımızda, varsayımlarda bulunarak ona anlam vermeye çalışırız. Ama gerçek ortaya çıktığında rüya balonumuz patlar ve gerçeğin hiç de düşündüğümüz gibi olmadığını anlarız.
- İnsan zihninin çalışması ilginçtir. Kendimizi güvende hissedebilmek için her şeye bir anlam vermeye, açıklamaya, her şeyi anlamaya çalışmaya ve anladığımızın doğru olduğu konusunda haklı çıkmaya ihtiyaç duyarız. Anlamadığımız bir konuda her türlü varsayımda bulunuruz. Çünkü soru sorma cesaretine sahip değiliz. Herkesin hayatı bizim gibi algılaması gerektiğini yada algıladığını varsayarız. Başkalarının bizim gibi düşündüğünü, hissettiğini, yargıladığını ve sömürdüğünü varsayarız. İnsanların en büyük varsayımı budur. İşte bu yüzden başkalarının yanında kendimiz olmaktan korkarız. Çünkü herkesin bizi yargılayacağını, dalga geçeceğini, suçlayacağını, kullanacağını ve sömüreceğini varsayarız. Tıpkı kendimizin yaptığı gibi. Bu yüzden başkalarına bizi redetme şansını vermeden, biz kendimiz redederiz. Başkalarının bize yapacağı şeyi, bizim kendimize yapmamız daha güvenlidir. 
- ''Sevgimle bu kişiyi değiştirebilirim''  Ama bu doğru değildir. Sevginiz hiç kimseyi değiştirmez. Eğer birisi değişiyorsa değişmeyi seçtiği içindir, sizin onu değiştirme gücünüzden değil. Sevginin mazur gösterilmeye ihtiyacı yoktur. Sevgi ya vardır, ya yoktur. Gerçek sevgi, diğer insanları değiştirmeye çalışmadan oldukları gibi kabul edebilmektir. Tabii size verdikleri zarar ve kötü hissettirmeleri karşılığında değil. Böyle bir rahatsızlığınız oluşuyorsa karşı taraftan dolayı, o zaman onu veya onları yalnız bırakma yoluna girer ve uzaklaşırsınız. Eğer birilerini değiştirmeye ısrarla çalışıyorsak, bu, onlardan gerçekten hoşlanmadığımız anlamına gelir. Açık bir iletişim ile tüm ilişkileriniz değişecektir. Bu durumda her şey açık ve net olduğu için varsayımda bulunma ihtiyacını da duymayacaksınız.
- Her koşul altında daima en iyisini yapın, ne daha fazla, ne daha az. Ama şunu daima hatırlamanızda yarar var: An, her an değiştiği için asla ''en iyiniz'' olmayacaktır. Her şey canlıdır ve her an değişim halindedir. Bu ayık yada sarhoş olmanıza göre değişecektir. Bu nedenle ''en iyiniz'' bazen yüksek kaliteli olacaktır, bazen o kadar iyi olmayacaktır. Sabah taze ve enerjik olarak yaptığınız ''en iyi'', akşamın yorgunluğunda yaptığınız ''en iyi''den daha iyi olacaktır. ''En iyiniz'' sağlıklı ve hasta olmanıza göre değişecektir. Ayık yada sarhoş olmanıza göre değişecektir. Psikolojinizin bozuk yada düzgün olmasına göre değişecektir. Harika ve mutlu ya da üzgün, kızgın ya da kıskanç olmanıza göre ''en iyiniz'' değişecektir. Günlük yaşamınızda duygularınızın andan ana , saatten saate, günden güne değişiklik göstermesi gibi, ''en iyiniz'' de zaman içinde değişime uğrayacaktır.
- Sen bu dünyaya hazzı ve yaşamı feda etmek için gelmedin. Yaşamak, mutlu olmak ve sevmek için burdasın. Eğer iki saatlik bir meditasyonda yapabileceğinin en iyisini yapabildiğin halde, sekiz saat meditasyon yapmaya kalkarsan yorgun düşersin, amacından saparsın ve yaşamdan haz alamazsın. Yapabildiğinin en iyisini yap. O zaman meditasyonun süresinin değil, yaşamanın, sevmenin ve mutlu olmanın önemli olduğunu anlarsın.
- Aksiyon, hareketlilik, dolu dolu yaşamaktır. Aksiyonsuzluk, yaşamı yadsımanın bir yoludur. Hareketsizlik, yıllar boyu her gün televizyonun karşında oturmaktır. Hareket etmemek için türlü bahaneler üretmektir. Çünkü canlı olmaktan ve kim olduğunuzu ifade etmek için risk almaktan korkarsınız. Kim olduğunuzu ifade etmek aksiyona geçmek demektir. Kafanızda bir çok harika fikir olabilir, ama fikirleri hayata geçiren şey aksiyondur. Bir fikir aksiyona geçmediğinde ifade yoktur, sonuç yoktur, ödül yoktur. Ve o fikiri sonsuza dek bir odaya kilitlersiniz.
- Siz bu dünyaya mutlu olmak için geldiniz. Sevmek için, haz almak için, sevginizi paylaşmak için geldiniz. Bunlar sizin yaşam hakkınız. Bu haklarınızı kullanın ve yaşamdan zevk alın. İçinizden akıp geçen yaşama tepki duymayın. Çünkü sizin varlığınız güzel yaşamanın ve yüksek enerjinin kanıtıdır.
- Sözlerinizde özenli olduğunuzda, hiç bir şeyi kişisel algılamadığınızda, varsayımlarda bulunmadığınızda, daima yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızda harika bir yaşamınız olacaktır. Yaşamınızın kontrolü yüzde yüz sizin elinizde, sizin yönetiminizde olacaktır.
- Hayatınızda bir şeyleri düzeltmeye duygusal yaraları açarak başlayabilirsiniz. Zehri boşaltırsınız ve yarayı iyileştirmek için gerçeği bilmeye ihtiyacınız vardır. Bize yanlış davrandığını düşündüğümüz kişileri affederek başlayabilirsiniz. Onlar affedilmeyi hak ettikleri için değil, kendimizi sevdiğimiz için. Kendimizi üzmemek, mutsuz olmamak için. Adaletsizliğin bedelini tekrar tekrar kendimiz ödemek istemediğimiz için. Affetmek iyileşmenin tek yoludur. Affetmeyi seçmek kendimize şefkat duymak demektir. Gerçek, neşter gibidir. Gerçek acı verir çünkü yalan iltihabıyla kaplı bütün yaraları açar ve temizler.

DON MİGUEL RUİZ






BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:



https://www.youtube.com/channel/UCJ00MRQcw097mj7VBdalwhw

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder