Sayfa Görüntüleme Sayısı

1 Mart 2015 Pazar

KARIN TOKLUĞUNA ÇALIŞIRIM - MAKİNE









Tv kanalının birinde programının her bölümünde bir yöre’yi gezip oranın yemeklerini tanıtan bir yemek sever var. Biliyorum bir çok kişiden,bahsedeceğim şeyi fazlasıyla duydunuz.Ben de rahatsız olduğum izlenimlerimi paylaşmak isterim:
İlk dikkatimi çeken; gidilen yerlere ait hiç mi sebze yemeğinin olmadığıdır. Her program ‘’ET’’? Yahu biz herkesin çiftliği olduğu,kasabalardan oluşan,şehirsiz küçük bir ülke değiliz ki…Bu kadar et’i hem maddi,hem de imkan olarak kim nereden bulacak?
Programı sunan kişinin hareketleri ve anlatım tarzı öyle abartılı ki bunun bir senaryo olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.Ama itici bir senaryo… Her programda et’in binbir türlüsü anlatılıyor. Et ızgarada pişerken kameraman akan yağlarını yakın plan çekiyor falan… Sunucu:
-Ohhh getir abi getir… (televizyon dili değilde halk dilinden konuşuyor hesapta)
-Ya bu nasıl bir şey…(başlıyor detaydan etin görüntüsünü anlatmaya.Daha yemeden ağzını şapırdatıyor falan)
Adam bir keresinde etin takılı olduğu şişi ağzına götürüp ağzıyla eti şişten çekmeye çalıştı.Ağzı bir yandı.Resmen dilini dağladı adam.Ya bu nasıl bir yeme sevdasıdır? Gözü kararıyor demek ki.
Ahçı yemeğin tarifini anlatıyor. Sunucu beş saniyede bir ‘’Ohh Ohh’’ çekiyor. Ahçı huzursuz ters ters bakıyor.  ‘’Bana mı yapıyor? Et’e mi yapıyor?’’ diye.
Daha yemek yapılırken adam yemeğin harcını yemeye başlıyor; maydonoz,çiğ kıyma,bayat ekmek,yeşil biber…hiçbir şey bulamasa tırnak pideyi zeytinyağına banıyor adam. Ahçı kaç kez uyarıyor adamı gülerek: ‘’Harcı yemeyelimde lazım olacak çünkü onlar’’ Adam anlamıyor elinde mikrafon kafa sallayıp yemeğe devam ediyor.
İnanın bu programda çok takılı kalmadığım halde beş dakikalık görüntü bile tüylerimin diken diken olmasına yetiyor.
Yeri gelmişken; ‘’eğlence programı’’ olarak sınıflandırdığımız gerek sabah gerekse öğlen kuşağında yayınlanan programların stüdyolarının ortasında hep bir mutfak oluyor. Hep yemeği programın sonuna kadar yetiştirmeye çalışan biri ve yalandan onun yanına arada bir gidip kendine bir kaşık yemek payı çıkarmaya çalışan (ilgilenmedi olmasın) bir sunucu görüyorum J Herkes evde iyi kötü yemeğini yapıyor,eğlence programında insan bir iki şarkı dinlemek değişik show’lar izlemek ister değil mi? Ne yapsın insan her gün evde yaptığı şeyi? Hem biz obez bir toplum muyuz? Nedir bu yemek show’ları anlamış değilim? Derseniz ki:
-Sokakta, evde, otelde, yazlıkta her yerde yeme-içme yerleri görüyoruz. Yeme-içme yaşamak için bir ihtiyaç.Yaşamdan bir parça.
E bende aynı yerlerde Wc’ler görüyorum.O da yaşamak için bir ihtiyaç. Şimdi bunu tv programlarına mı taşımak lazım.
-Evet bu gün ki programımızda ünlü herbokolog Nuri Tertemiz ile birlikte damlatmadan nasıl işeriz? Ve de vaktimiz kalırsa minumum tuvalet kağıtı kullanarak nasıl popo sileriz? sorularına cevap arayacağız. J


Büyük market zincirlerinin birinde hızlı kasa gördüm. Mini bir buzdolabı görünümünde olan bu makine bilgisayar sistemiyle çalışıyor.Başında herhengi bir görevli durmuyor. Kasaların yoğun olduğu zamanlar insanlar bu hızlı kasalardan işlerini halletsinler diye konulmuşlar.Ancak kasanın sorduğu soruların ve sorunlarının ardı arkası kesilmiyor;
-Hoş geldiniz…Lütfen aldığınız ürünü okutunuz.
(Kırmızı alana doğru tutuyorsun,sürtüyorsun…yok olmuyor.Makineden uyarı geliyor.)
-Lütfen daha yakına tutunuz. (her halde belli bir süre geçince karşısındakinin beceremediğini anlıyor ve fırçalama kısmına geçiyor)
-Okuttuğunuz ürünü sepet kısmına bırakınız. (elinde tutarsan ödemeden kaçıp gittiğini sanıyor)
-…….. card’ınız var mı? , ……..marka makarnalarda %20 promosyonumuz var.Bir sonraki aşama için kısa anketimizi cevaplandırmanız gerekiyor….
Bu sıralamadan sonra ve diğer ürünlerinizi de okutabildikten sonra bir sonraki aşama;
-Lütfen ödeme şeklini seçiniz. (bir pencere açılıyor; Nakit,Kredi kartı v.b çıkıyor. Bir de dudak şekli vardı ama onu anlayamadım.)
Mesela ‘’nakit’’ tuşuna bastınız. Makine:
-Lütfen nakti yerleştiriniz. Şeklinde bir argo kullanıyor. J Nakti görelim misali…
Kağıt paranızı göze doğru itiyorsunuz.Makine alıyor geri fırlatıyor.Siz itiyorsunuz parayı çekiyor sonra (paran kadar kadar konuş misali) geri atıyor parayı. On defa karşılıklı para alışverişinden sonra da para üstü geliyor.Örneğin yüz lira vermişsiniz seksen liralık alışverişiniz var.Yirmi lira para üstü ödemesi yapıyor makine…Yirmi tane demir 1 liralık bozuk para.Hani canlı bir kasiyer olsa karşınızda ağlarsınız; ‘’Ya rica etsem bütün olarak verir misiniz? Bunlar bayağı yer kaplıyorda…’’ Yok,makine zaten ister al ister alma modunda…Makine alışverişinizin sonunda;
-‘’Lütfen ürünlerinizi sepetten alınız’’
Uyarısı yapıyor ve işlem tamamlanıyor.Ama bir bakıyorsunuz ki kalabalık diye girmediğiniz kasada kimse kalmamış,kasiyeride ojesini sürüyor.Arkanızdan makine sizi iyi dilekleriyle uğurluyor.
-İyi günler.
Düşünsenize bu makinenin dokunmatik ekranı olmasaydı ve tamamiyle işinizi ses algılama sistemiyle ve sensör’leriyle hallediyor olsaydı.Makinenin karşısına gelen adam hafif iyilerek ekranda tuş arıyor.Makine;
-İyi günler,hoş geldiniz.
Adam hala tuş arıyor.Görevli müdahele etmek zorunda kalıyor.Beyfendi konuşmanız lazım. ‘’Hoşbulduk’’ demezseniz işleminize devam edemezsiniz. 













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder