Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Eylül 2014 Perşembe

HAYATA BİR ARMAĞANIM YOK









Hayat; her sene başında iyi niyetlerle iyileştirilmeye çalışılan ‘’hayat’’.

Doğan canlı nasıl bir dünyaya ‘’merhaba’’ demelidir?

Taze gıdaların, temiz havanın olduğu, düzgün işleyen mevsim süreçlerinin birbirini takip ettiği, sağlıklı bir toplumun içinde güvenli,sevgi ve barış dolu bir dünyaya… değil mi?

Peki bu saydıklarımın hangisi var elinizde?

Dünyaya getirilen bir insanın doğmama gibi bir seçeneği kullanamayacağından dolayı, onu kendi rızası dışında böyle bir kaos’un içinde yaşamaya mecbur etmek ne kadar doğrudur düşünür oldum.

Sokak hayvanları için bile barınaklar yapan, hayvan hakları yasası çıkartan, sokaklara geçici yuvalar kuran, onları sahiplendirmeye çalışan, yaz aylarında kapı önlerine su-mama bırakan insanoğlu bu duyarlılığı neden kendi ırkına göstermiyor? Hayvan türlerini korumaya alan, kürk giymeye karşı olan insan; kendi türünü neden yok ediyor?

Her şeyi kendine yapmakta mübah gören, yıllanmış yasaları bile çiğneyip kişisel yasalarını uygulayan ve her bireyin kendini kusursuz gördüğü bir hayata toz pembe bakmaya kalkmak, bu düzenin sonsuza kadar sürüp gitmesine yardımcı olur.

İnsanların Amazon ormanlarında hayatta kalmaya çalışan bir türe dönüşmüş olması ne acıdır.

Bir çocuğun annesine; ‘’Küfür etmesem olmuyor, kavga etmesem dalga geçiyorlar, yalan söylemesem işlerim yürümüyor’’ demesi ne kadar düşündürücüdür. Hayat bu mudur? Yaşam savaşı böyle mi yapılır? Bir çocuğa dünyadaki güzelliklerin,  ve görüp görebileceğinin sadece bunlardan ibaret olduğunu sandırmak nasıl bir had bilmemezliktir ? Kimin buna hakkı olabilir?

Kendini yetiştiremeyen, dünyadan bir haber olup dünyayı hiçe sayan, hep bir bilardo topu misali başkalarının ıstakalarının uçlarına kaderlerini bağlamış, yüksek egolu, sadece kendini beğenen, maddi gücünü kötüye kullanan ebeveynlerin yetiştireceği bireylerin de bir kısır döngü olarak hayatı başkalarına zindan etmeleri de ayrı bir düşündürücü konudur.

Artık şiirler, şarkılar, mutlu sonla biten masallar, filmler, diziler, tebessüm ettiren komiklikler, güneşin batışı, yıldızlar v.b yetersiz kalmakta, anlık çözüm bile olamamaktadırlar. Bu bahsettiklerime sığınıp gerçeği kendilerine itiraf edemeyen yada ‘’benim dünyam bu; küçücük. Evden işe, işten eve. Bu da bana yeter, varsın dünya yansın.’’ diyen öyle çok insan var ki… Halbu ki tüm bunlar hayat güzel ve insan, insan olunca bir anlam kazanıyor.

Güzellikler, çirkinliklerle öyle çok bulandı ki milyarlar aynı anda ağlasa görünürler mi bilemem.

Düşünüyorumda; ‘’dünya başka bir yaşamın cehennemiyse’’ diye. Bu yakıştırma abes olmayacaktır.

Kısacası; tek başıma düzeltebileceğim ve iyi edebileceğim kendi hayatımdan başka bir şey yok. Diğer hayatlar için gücüm yetmez, şu ana kadar yaşamadığımız ama yaşadığımızı sandığımız günleri geri kazanmak için her insanda inanç ve gönül beraberliğini bulamam. Çünkü bunu isteyen yok. Yetersiz. Her şey yitirilmiş.

Benim bu bahsettiklerime karşılık verebileceğim en güzel cevap,ceza ve önlem; dünyaya bir evlad getirmemek olacaktır. Dış dünyadan arınmanın ölçüsünü koymak olacaktır. Bu hayatı armağan edebileceğim hiç kimsem olmayacak.

Yürekten dilerim ki; asırlar sonra bile olsa doğacak bebek bizlerin göremediği tüm güzellik ve iyilikleri görür. Ve o bebeği dünyaya getiren sevgili anne  büyük bir huzur ve mutlulukla yavrusunu dünya için yetiştirir.
 


















BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder