Hayat; her sene başında
iyi niyetlerle iyileştirilmeye çalışılan ‘’hayat’’.
Doğan canlı nasıl bir
dünyaya ‘’merhaba’’ demelidir?
Taze gıdaların, temiz
havanın olduğu, düzgün işleyen mevsim süreçlerinin birbirini takip ettiği,
sağlıklı bir toplumun içinde güvenli,sevgi ve barış dolu bir dünyaya… değil mi?
Peki bu saydıklarımın
hangisi var elinizde?
Dünyaya getirilen bir
insanın doğmama gibi bir seçeneği kullanamayacağından dolayı, onu kendi rızası
dışında böyle bir kaos’un içinde yaşamaya mecbur etmek ne kadar doğrudur
düşünür oldum.
Sokak hayvanları için
bile barınaklar yapan, hayvan hakları yasası çıkartan, sokaklara geçici yuvalar
kuran, onları sahiplendirmeye çalışan, yaz aylarında kapı önlerine su-mama
bırakan insanoğlu bu duyarlılığı neden kendi ırkına göstermiyor? Hayvan
türlerini korumaya alan, kürk giymeye karşı olan insan; kendi türünü neden yok
ediyor?
Her şeyi kendine
yapmakta mübah gören, yıllanmış yasaları bile çiğneyip kişisel yasalarını
uygulayan ve her bireyin kendini kusursuz gördüğü bir hayata toz pembe bakmaya
kalkmak, bu düzenin sonsuza kadar sürüp gitmesine yardımcı olur.
İnsanların Amazon
ormanlarında hayatta kalmaya çalışan bir türe dönüşmüş olması ne acıdır.
Bir çocuğun annesine; ‘’Küfür
etmesem olmuyor, kavga etmesem dalga geçiyorlar, yalan söylemesem işlerim
yürümüyor’’ demesi ne kadar düşündürücüdür. Hayat bu mudur? Yaşam savaşı böyle
mi yapılır? Bir çocuğa dünyadaki güzelliklerin, ve görüp görebileceğinin sadece bunlardan
ibaret olduğunu sandırmak nasıl bir had bilmemezliktir ? Kimin buna hakkı
olabilir?
Kendini yetiştiremeyen,
dünyadan bir haber olup dünyayı hiçe sayan, hep bir bilardo topu misali
başkalarının ıstakalarının uçlarına kaderlerini bağlamış, yüksek egolu, sadece
kendini beğenen, maddi gücünü kötüye kullanan ebeveynlerin yetiştireceği
bireylerin de bir kısır döngü olarak hayatı başkalarına zindan etmeleri de ayrı
bir düşündürücü konudur.
Artık şiirler,
şarkılar, mutlu sonla biten masallar, filmler, diziler, tebessüm ettiren
komiklikler, güneşin batışı, yıldızlar v.b yetersiz kalmakta, anlık çözüm bile
olamamaktadırlar. Bu bahsettiklerime sığınıp gerçeği kendilerine itiraf
edemeyen yada ‘’benim dünyam bu; küçücük. Evden işe, işten eve. Bu da bana
yeter, varsın dünya yansın.’’ diyen öyle çok insan var ki… Halbu ki tüm bunlar
hayat güzel ve insan, insan olunca bir anlam kazanıyor.
Güzellikler,
çirkinliklerle öyle çok bulandı ki milyarlar aynı anda ağlasa görünürler mi
bilemem.
Düşünüyorumda; ‘’dünya
başka bir yaşamın cehennemiyse’’ diye. Bu yakıştırma abes olmayacaktır.
Kısacası; tek başıma
düzeltebileceğim ve iyi edebileceğim kendi hayatımdan başka bir şey yok. Diğer
hayatlar için gücüm yetmez, şu ana kadar yaşamadığımız ama yaşadığımızı
sandığımız günleri geri kazanmak için her insanda inanç ve gönül beraberliğini
bulamam. Çünkü bunu isteyen yok. Yetersiz. Her şey yitirilmiş.
Benim bu bahsettiklerime
karşılık verebileceğim en güzel cevap,ceza ve önlem; dünyaya bir evlad
getirmemek olacaktır. Dış dünyadan arınmanın ölçüsünü koymak olacaktır. Bu
hayatı armağan edebileceğim hiç kimsem olmayacak.
Yürekten dilerim ki;
asırlar sonra bile olsa doğacak bebek bizlerin göremediği tüm güzellik ve
iyilikleri görür. Ve o bebeği dünyaya getiren sevgili anne büyük bir huzur ve mutlulukla yavrusunu dünya
için yetiştirir.
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder