Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Şubat 2017 Cuma

14 ŞUBAT 2017 SEVGİLİLER GÜNÜ



 
 
Bloğuma bir ‘’Sevgililer Günü’’ yazısıyla tekrar dönmüş bulunuyorum. Geçmişte yazdığım sevgililer günü yazısını kullanmak istemedim; her ne kadar fikirlerimde ve görünenlerde hiçbir değişim olmasada…

İlk önce hepimizinde izlediği gibi, sevgisizliğin dibine vurmuş bir hal içerisindeyken ‘’sevgililer günü’’ kutlamak isteyenlerin ‘’bize her gün bayram’’ kafasıyla bunu yapacaklarını düşündüğümü belirtmek isterim.

‘’Yalnızları oynayan’’ ve ‘’birbirinden kaçan’’ iki cinsin günümüzde sevgili olma ihtimali, gerek kendi özel hayatımdayken gerekse toplumu uzaktan gözlemlerken hep aklımı meşgul etmiştir. Kişilerin birbirine hissettirdiği; güvensizlik ve potansiyel tehlike olma öngörüsü kendilerini kendi dünyalarındaki yalnızlık dönencesine mahkum etmiştir. Bence bu sosyal bir sorundur. Gerek ‘’Lezbiyen’’ arkadaşlar, gerekse ‘’Gay’’ arkadaşlar da bu güvensizliğin sonuçlarından biridir bence… Bu eserin özü; aradıkları ve özlemini kurdukları ama asla elde edemedikleri karşı cinsin şablonunu kendi ruhlarında bulmaya çalışmalarıdır. Bu herkesin izlediği bir yol değil tabi, işin bilimsel-tıbbi açıklamaları da olan başka başka vakalar da illa ki vardır. Ama bence çıkış noktası psikolojik olmasıdır. 

Bunların üzerine bir de ‘’sevgi’’ nedir bilmemek yada bir şeyleri ‘’seviyor’’ sanmak, sonradan aslında bunun geçici bir beğeni olduğunu görmek, kadınların duygularını ve mantıklarını alt-üst etmektedir. Aslında burada kabahatli olan taraf ‘’erkek’’ değildir. Hislerinde ve kararlarında çoğu zaman yanılan ‘’kadın’’dır. Bunun nedeni; aileden gelen sevgi öğretisinin eksik kalması olabilir, çabuk inanma karakteristik özelliğine sahip olan bir kişilik olabilir, tecrübesizlik olabilir, acıdan beslenme, kopamama olabilir…..v.b Erkekler de kadınların o keşmekeşde (hatalarında) yara alan ve üzülen başka bir taraftır. Çünkü kadına inanmıştır, sevmiştir, ‘’sen beni yanlış anladın’’ açıklaması bir erkek için aldanmanın ve kandırılmanın en önde gidenidir. Kadının yanlışlarından yararlanan erkekler yok mudur? Dolu. Fırsatçı, yalancı…v.b Ama sonuçda her iki taraf içinde tek bir soru vardır: ‘’Neden yanlış seçim yapıyorsun?’’ ‘’Neden göz göre göre yanlışın peşinden gidip yaralanıyorsun?’’ yada ‘’Neden doğruyu bulamıyorsun, göremiyorsun?’’

Tabii ki bu yazıda o şunu yapıyor, bu bunu yapıyor yarışının sonuçlarını okumayacaksınız. Ancak bence günümüzde hakkını vererek seven olmak yada benim anladığım sevgililik kavramını oluşturabilmek imkansız gibi bir şey. Bunu her iki tarafta istemiyor. Görünürde; istedikleri kadar şiir okusunlar, istedikleri kadar salya sümük ağlasınlar, aşk şarkıları içinde boğulsunlar, sosyal medyada özlü-doğru sözler paylaşsınlar…boş, geçici, yavan… ‘’Mutlu olmak isteyen insan gayretini ve inancını’’ her iki cinste de göremiyorum. Hislerin zorla bir kalıba oturtulmak istemesi gerçekleşiyor. Rol yani. Güvensizlik ve sevgisizlik güdüleri coşmuş bir toplumun ister istemez yeni nesilleri, otomatikman zaten sevgili olamayacak bir programlamayla ve bilinçlendirmeyle yetişiyor. Robot yani, sanal, yapay, tüketici, inançsız, ruhsuz, bazen çok tutucu, bazen çok serbest… Nasıl sevsinler? ‘’Sevmek’’ nedir nasıl bilsinler? Karşılaştıklarında nasıl tanısınlar, anlasınlar o duyguyu. Sevginin yada flört etmenin yiyip içip gezip yatıp kalkmaktan ibaret olmadığını nereden kimden görsünler. Yeni nesilden kaç kişi; bir romantizmin, bir güzel hitabın, kibarlığın, saygının, değer vermenin ve şevkatin inceliklerini yaşamış. Bu güzellikleri kim tadtıra bilmiş.

Yaşanmışlıklarımın bir sonucu olarak kabul edin lütfen:

Kadın:

Erkeğe güvensiz, Aldanmaya yatkın, Onu ona konuşmayı seven, Sır saklayamayan, Saf, Kararsız, Kışkırtıcı, Pişkin, Duruma göre kararlarında çok çabuk değişkenlik görülebilen, Peşinden koşturmayı seven, Gereğinden fazla egolu, Sosyal hayatında rahatına düşkün, Zora gelmeyen, Makam-Mevki seven, İlişkinin daha çok romantik kısmında değilde eğlence kısmında daha çok aktif olan, Karşısındakini verebildiği kadar var eden, Kendini güldüren veya sürprizler yapan erkeği hafife alan ama maço adama sırılsıklam ‘’aşık’’ olduğunu ‘’sanan’’, her şeyi akışına bırakmayı seven, suyun akışına göre yaşayan, erkekle statü yarışına girmek zorunda olduğunu hisseden…(Zaten normal olan kadının da, erkeğin de elinin bir iş tutuyor, hayatını kazanıyor olması lazım)... v.b

Erkek:

Kadına güvensiz, Aldatmaya - aldanmaya yatkın,  Onu ona konuşmayı seven, Sır saklayamayan, Saf, Kaba kuvvet seven, Küfür kullanan, İnatçı, Baskı kurmayı seven, Meraklı, Romantik, Maço, Serseri, Yüzsüz, Özür dilemeyen, Egolu, Romantik, Duygusal yada Odun... v.b

Dediğim gibi bunlar benim bizzat yaşadığım kişilikler ve yakın arkadaşlarımın ve de toplumda gözlemlediğim ilişkilerin ve kişilerin bir çıktısı. Zaten gördüğünüz üzere iki cinsinde ortaya koydukları birbirine yakın.

Benim ilişkilerimde nasıl biri olduğuma gelince (söz veriyorum şişirmeyeceğim, yalan yok) :

İnatçı, Herhangi bir tartışma çıktıysa (ki benim ile biraz nadir çıkar ama) susan taraf olamayan, Demokratik, Adaletli, Sabırlı (şans veren) ama sabırın sonunda kararından asla dönmeyen, Beraberce gezmeyi ve sosyalleşmeyi çok seven (fakat kararında olmak şartıyla), Çünkü evde de vakit geçirmeyi çok seven, Kahvaltı hazırlamayı, Ütü yapmayı, Ufak tefek yemek denemeleri yapmayı, Süprizler yapmayı seven, İlişkinin diriliğini koruma amaçlı her zaman çaba sarf eden (tabi karşıdan da o elektriği almam gerekiyor yoksa bitkisel hayata girmiş biriyle zaten uzun bir ilişki sürdüremem,başından biter), Giyim alışverişi yapmayı çok seven, Buluşma noktasına geç kalmayı hiç sevmeyen, Uykuyu seven, Müzik yaparken ses çıkarılmasından hoşlanmayan….ilk aklıma gelenler.

Çıktığım bayanların arasında elbette mutlu olduklarım vardı, çok güzel hatıralarım var ama o zamanda; bahaneler, şartlar araya girmişti. İlla ki aşılamayacak bir şeyler çıkmıştır aramızda… Yoksa benim ilişkilerim hep uzun soluklu olmuştur. Bir şeyler hissettiğim yada hissedeceğimi anladığım kişiyi kolay kolay bırakmam hemen emek harcamaya başlarım. Demek ki bitmesi gerçekten gerekiyormuş.

Bir ilişki hakkında şimdiki düşüncelerim:

Karşı cinse olan güvenim ve inancım sıfır oldu. Ama mesela içimde, çok derinde kalan birkaç ufak kımıldanmayı da bırakıp göndermiyorum. O kımıldanmanında adı umut. Umudu kaybedersem ve kaybedersek zaten yaşamak içinde bir neden kalmaz. Her zaman kapılar aralık kalmalıdır. Her kötü şeyin çok az da olsa iyisi vardır. Onlara ulaşmak için çok derinimde koruyup kolluyorum umudumu. Bu her mevzu için böyle.

Benim düşündüğüm gibi bir ilişki yaşamak isteyen bir bayan çevremde olsaydı, şu an beni bulurdu, karşılaşırdık diye düşünüyorum. Ya da yanımdan geçti, çok yakınımda bulundu fakat tanışmak için bir kader yaratılmamıştı, bir şey vesile olmadı. Olmadı. Her ayrılıktan sonra, uygun ve doğru diyebileceğim yeni bir flörtün bana gelmesi biraz zaman alıyor diyelim J

Herkes mutlu olmaktan söz ediyor ama söyleyenler inanın bunun için gram emek harcamıyorlar. Sadece ağızda. Karşılarına gelince de bahaneler, burnundan kıl aldırmamaklar falan… v.b

Son olarak şunu söylemek isterim; toplumu oluşturan bireylerin gün içindeki yaşamlarında maksimum derecede iletişime açık olmaları gerekiyor. Yabanilik ve bana dokunmayan yılan bin yaşasındacılık gelişmemize engel olan ve medeni bir topluma yakışmayan sıfatlar. Temkinli durup, biraz inanç, biraz güven, biraz şans birbirimize karşı… Konuştukça her şey daha kolay çözülecek ve de belki de düşündüğünüz çoğu şeyin öyle olmadığını anlayacaksınız. Biz anlaşmaya çalıştıkça toplumda asabiyet, gerginlik, kavgalar çok azalacak eminim. Anlayış fazlalaştıkça affedicilik çoğalacak. Bu güzel tablo bence güzel ilişkilerin başlamasını ve çoğalmasını da sağlayacak. Konuşmak ve ne demek istediğini anlamak, anlamak için dinlemeye çalışmak gerekiyor. Biraz daha empati, biraz daha açık duruş gerekiyor…

Evet adı günümüzde eğriti de dursa ve de benim için gerçek anlamından çok uzak da olsa madem yazımın çıkış noktası ‘’Sevgililer Günü’’ o zaman ben de sevgililer gününüzü kutluyorum. Sevgili olmak için emek harcayan bütün çiftlerin ve de Lezbiyen, Gay, Trans, Feminist olan değerli arkadaşlarımın da sevgililer gününü kutluyorum.

Bir şans verin, inanın, sevgiyle kalın.



 
 


 

 




  


             BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:


https://www.youtube.com/results?search_query=burak+k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna

http://www.dailymotion.com/tr/relevance/search/burak+k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna/1

http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna




 
 
 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder