Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Haziran 2015 Çarşamba

KONULAR DURUMLAR AÇIKLAMALAR





Sevgili blog takipçileri bu gün de  bu sayfalara sıkça vakit ayıramadığım için bir kaç konu birden bahsedeceğim sizlere.
-İlk önce facebook sayfamdaki arkadaş listemden bahsetmek istiyorum. Bana attığınız maillerden ve facebook’ta okuduğum mesajlarınızdan; gönderdiğiniz arkadaşlık isteklerini kabul etmediğimden yakındığınızı görüyorum. Facebook sayfamda bulunan kişilerin neredeyse tamamı televizyon,sanat ve müzik dünyasından. Sizlerden bu listede kimsenin olmayışının tek nedeni; onların dünyasını,paylaşımlarını,fikirlerini nelerle ilgilendiklerini,nelerle ilgilenmediklerini J net görmek isteyişimden dolayıdır. Onlarla sizleri karıştırmak istemedim. Sizlerin beni takip edebileceğiniz yerlerin; www.burakkirmizituna.com sitesi ve ‘’Burak Kırmızıtuna Blog’’ sayfası olmasını istiyorum ve de sizlerle buluşacağım başka bir facebook sayfası açmayı düşünmüyorum. İnstagram ve Twitter hesapları web sitesi için açılmıştır. Ancak bu uygulamalardan keyif almadığım için aktif kullanmamaktayım. Dilerim beni anlayışla karşılarsınız. Müziğin ve sohbetin olduğu her yerde her zaman buluşacağız,görüşeceğiz.
-Geçenlerde sabah programlarının birinde ‘’Defne Samyeli’’nin şarkı söylediğini gördüm. Programdaki eleştirmenlerden biri (magazin yazarı) ; Defne Samyeli’nin 1997 yılında Melih Kibar’la bir albüm yaptığını söyledi. Ancak albüm tutmamış ve duyulmamış. Ayrıca tutulmamasının nedenini müzik piyasasındaki müzik baronlarına bağladı. Yani isteyeni tereyağından kıl çeker gibi çekip çıkaran ve de ne yapıp edip onu popüler yapan müzik baronlarından. Artık Defne Samyeli için müzik piyasasında popüler olup yol alabilmek çok zormuş,geçmiş.
Defne Samyeli’nin Sertab Ereneri andıran sesi dinlediğim çoğu bayan vokal’den güzel. Kendisi için geç olduğunu düşünmüyorum. Piyasada albüm çıkışından bir gün sonrası bir şarkıyla (single ile) meşhur olması olası. Bir tutturmaya bakar. Ve de müzik baronları her kimse, dilediğine çok güzel yollar açıyor tabii. Yoksa bu kadar boş ses ve de ne olduğunu bilmeyen bu kadar insan meşhur olup tanınamazdı. Araya giren dayılar,amcalar,uçuşan paralar,harcanan güzellikler yada on senelik imzalanan uzun süreli sözleşmeler gibi olası ihtimalli bedeller… Çok temiz sesli, okumuş, dünya görüşü olan kaliteli ama şanssız bay ve bayan solistleri,vokalistleri buradan en derin sevgilerimle selamlıyorum. Hiçbir zaman müziksiz yaşayamamanız dileğiyle…
-Cover şarkıyla meşhur olma kokuşmuşluğu hala sürmekte. Hazır yemek, mikrodalgada ısıt, yedir gitsin. Ve yiyende yok değil. Bu yüzden hala yapılıyor zaten. No name bir kişi, yap abi tanınmış bir parçayla bir single olsun bitsin. Bir zamanlar nostaljik parçaları beş seri olarak bizlere dinletmeyi başarabilmiş bir yetenek vardı. Vay be… Bir de bu hazırcılığa (şakacılığa) kalkmış bir de konuşur gibi şarkı söyleyenler yok mu? Allahım ya kazandığın paranın,aldığın alkışın hakkını ver bari. Ne nağme, ne çıkış, ne iniş… Sanki senle sohbet ediyor. E sende konuşarak karşılık verirsen sen de şarkı söylemiş oluyorsun. E o zaman sen de şarkıcısın be kardeşim. Vallahi billahi yaşasın…İyi oldu bu…
-Anlamakta zorlandığım bir konu da; facebook sayfalarında güzel güzel bikinili fotolarını, barda kadeh tokuştururken selfie yaptıkları fotoları koyan arkadaşların ‘’Hayırlı Cumalar’’ ve ‘’Kandil’’ dileklerini paylaştıkları gönderileri… Ya, beğeni alacan tamam ama bunu yapma be… Her şeyi de kendini göstermek için fırsat bilme. Bak sonra benim gibi kafası karışanlar oluyor. Çevremdeki facebook kullanan arkadaşlarımın da dikkatini çekmiş bu konu…Bu sefer hislerinde içten olsan da eğriti duruyor. İçinde yaşa, özel yaşa o kutsal duyguyu. Yoksa malum kurallar dahilinde elbette her şeyi paylaşma özgürlüğün var.
-Gelelim Facebook’ta gizliden gizliden, uzaktan uzaktan J takip ettiği kişi yada kişiler için imalı gönderiler paylaşan arkadaşlara…Solda bir Garfield resmi veya solda bahattin yada yada bir manzara resmi ve altında insanın tüylerini diken diken edecek, gözlerinden yaşlar indirecek çooook anlamlı bir cümle. Böyle misyonlar üstlenenler var he… Adam yada hatun bütün gün face’de yaşam koçluğu yapıyor. ‘’Üzme seni üzeni, ütüle elbiseni’’ Ya arkadaşım sanane benim ne yapmam gerektiğinden… Düşüncelerin de uyuşmuyorsa çıkar gidersin sayfadan olur biter. Yok bunlar bi de inatına, gıcık ola ola kalıyorlar sayfada, sanki adamı anası babası gibi kendi istediğin şekilde yola getireceksin. Komik…Komik…
-‘’Ayrı Dünyalar’’  konusu; benim için çok realist’lik gerektiren bir durum. Ben de davul dengi dengine diyenlerdenim. Ukalalık olarak algılamayın. Acı ama bu dünyanın gerçeklerinden biri ne yazık ki. Para konusunda olsun, Yaptığı iş açısından olsun, Hangi şehirde doğduğundan tutunda, Hangi okulu okuduğuna kadar çok önemli kriterlerin değerlendirilmesinden geçmeli ilişkiler. ‘’Gel bagayım’’ ile ‘’gelir misin’’ bir arada olmuyor. Aksi olmuyor,olamıyor maalesef. Sonra ilkokul mezunu bir koca bir memur babanın üniversiteli kızına zarar verebiliyor. Veyahut manken kızımız işi bozulan popçu kocasından şiddetli geçimsizlik J yüzünden ayrılıyor. Benim müziğimden başka hiçbir yatırımım yok mesela (yani beş parasızım J ) Bana gelecek kadın gözlerim ve sözlerim için gelsin. İki gün sonra dışarıda yemek yiyemedik diye söylenecekse hiç gelmesin. Zaten bunu yapacak yürekli biri de milyonda bir çıkacağı için benim o milyonda bire denk düşmeme ömrüm yetmez J
-Alişan’cım çıktı bir magazin programında , konuk bulamama sıkıntısından yakındı. Çağırdıkları ‘’işim var’’ diyerek atlatıyormuş. Ya canım, bırakın şu her saat gördüğümüz yüzlerin peşinden gitmeyi. Ufkunuzu, Bakış açınızı genişletin,değiştirin… Sen senin programının formatındaki kişilere teklif götürdüğün için olmuyor. Sen baştan çok farklı ağırlıktaki bir formatla yayın yapsaydın inan ‘’Fazıl Say’’ dan tut, Sting’e kadar herkesi ağırlardın.Sevgiler…
-Son olarak yaşadığım ve komik bulduğum bir durumla yazımı sonlandırayım:
Benim tv’nin oto.açılma ve kapanma özelliği var.Fakat ben bunu bir türlü devre dışı bırakmayı beceremedim. Neyse geçen gece uyuyorum. Ben ki ‘’çıt’’ sesine uyanırım. İçeriden gırtlaktaki hıçkırığıyla biri bir haykırdı: ‘’Oro……uuuu’’ ‘’Bana bunu nası yaptın ha, sen ki benim bacımdın,anamdın’’ ‘’Kah…eeeee’’ Bir fıladım yataktan sandım ki birinin karısı kaçamakta yakalandı kaçtı benim daireye girdi, kocası da peşinden içeri… Salona bir girdim, karşımda ‘’Küçük Emrah’’ salya sümük ağlıyor. Yok bu tv’nin değiştirilme vakti çoktan geçti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder