Mustafa Çay’ın ‘’Dinle
Sebastian’’ adlı kitabından... Yazar, aynada gözbebeğinin içine bakarak zihnine ‘’Sebastian’’
diye sesleniyor. ‘’Onu’’ hayatının yol arkadaşı olarak görüyor.
----------
Hepsi birer oyuncu Sebastian
. Her kim gelip geçtiyse hayatından,hepsi birer figüran… Sana verdikleri ve
senden alıp gittikleriyle birlikte… Başrolde sen varsın ve senin senaryo’nun bir
parçası onlar. Sen ne istiyorsan o role bürünmek zorundalar. Mesela; nefret dolu
olduğun zamanlarda,nefret rolünde sana eşlik edecek oyuncular belirir sahnede… Sonra
perde kapanır ve birer birer dağılır oyuncular. Hangi perde kapanmadı ki
Sebastian? Hangi acı sonsuza dek devam etti? Hepsi bu senaryonun bir parçasıydı
ve karşına çıkan herkes de rol arkadaşın… Kızma artık oyunculara. Çünkü senaryo
değişince, oyuncular da değişecek. Değiştir şu yaşam senaryonu artık. İşe
yaramadığını düşündüğün her şeyi kırp hikayenden. İstemediğin bölümleri kes.
Yeni bir senaryo ve yepyeni oyuncularla aç perdeyi bu defa.
----------
Bıraktım kendimi o
derin boşluğun kollarına. Kaybedecek bir şeyim kalmamıştı ne de olsa. Teslim
oldum akışa Sebastian. Kendimi en saf düşüncelerimin çekim alanına bırakmıştım.
Suya sırt üstü uzanmak gibiydi bu. Bir ‘’hiç’’ olmuştum önce… Bu benim aynı
zamanda, ‘’Her şey’’ olmamı da sağlamıştı. Aslında var olmanın belki de yegane
yoluydu bu… Kendini her şeyinle akışa teslim etmek… Kendine bir şeyler
yüklememek… O anda sustu zihnim Sebastian. Kafamın içindeki uğultular kesildi
ve kalktı gözlerimin önündeki sis perdesi. Hiç bir şey olmaya başlayınca,birden
her şey oluvermiştim. Aldığın her nefesle birlikte, tüm dünyayı çepeçevre saran
atmosfere dönüşmek… İçtiğin bir bardak su ile okyanusun ruhunu içinde
birleştirmek… Ayakların yere bastığı zaman, tüm yerküre ile bir olmak… İşte
böyle bir şeydi yaşamak Sebastian. Zihnini susturmalıydın. Bunun sonucunda; beklemeyi
sevdim Sebastian. Sonunda kavuşacağın bir hayalin varsa eğer, değerdi bunun
için beklemeye.
----------
Seni zorlayacaklar,üstüne gelecek ve
yere düşmen için ellerinden geleni yapacaklar. Bir savaş vereceksin tüm o
düşmanlara karşı. Tek bir silahın olmayacak içinde sakladığın inançtan başka.
Orduların karşısına tek başına çıkacaksın. Dimdik duracaksın. Bir çınar
ağacının heybetini andıracak asaletin. Yenik düşmek yok Sebastian. Unutma; kaybetmek
için fazla iyisin.
------------
Bazıları sana kırgın, bazıları daha
çok acı çekmeni istiyor. İçinde taht kurmuş bir sürü kişilik var. Bir kısmı
senin kabuğunu kırıp değişmeni isterken, bir kısmı senin bu haline öyle alışmış
ki; kılını bile kıpırdatmanı istemiyor. Perdeyi arala ve dünyana bir göz at.
Kendi var ettiğin dünyana. Senin dünyana…Dışarıda gördüğün her şeyin, senin
eserin olduğunu anla artık. Kendi korkularınla inşa ettiğin ve ‘’İşte hayat
böyle’’ dediğin her şeyi gör perdenin ardından bakarken. Arkasına sığındığın
şeyleri biliyorsun; ‘’gör’’ onları. Artık
perdenin arkasına saklanıp , kendi var ettiğin bu berbat dünyayı izleme
Sebastian. Kendi bulaşıklarını kendin temizle. Çık dışarıya ve var ettiğin o
dünyaya cesur bir adım at. İlmek ilmek ördüğün kaosları, özenle kurguladığın
örümcek ağlarını temizle.
----------
Yüklerinden sıyrıl Sebastian. Yola
çıktığın zaman, yüklerin seni yorar. Sırtında taşıdığın binlerce yükle
koşamazsın. En yüksek zirvelere tırmanmak üzere halatını kayalıklara
savurduğunda, omuzlarındaki yük seni aşağı doğru çeker. Arın yüklerinden
Sebastian. Bir tüy gibi hafifle… Öyle hafiflesin ki zihnin; bırak dünü, bir
önceki aldığın nefes bile tarihe karışsın birden… Kendi ellerinle ördüğün
duvarların ötesine geç. Paramparça et o duvarları. Zihninin
derinlerinliklerindeki paçavraları gün yüzüne çıkar. Her biriyle tek tek konuş
Sebastian.
----------
Şimdi kimsenin izinden
değil,yüreğinin senin için çizdiği izden yürüyerek bulacaksın yolunu. Sarsılacaksın
belki… İnanması ve alışması hiç de kolay olmayacak kendini aşma yoluna… İçinde
binlerce parça itiraz edecek ve seni durdurmaya çalışacak… Ruhunun derinliklerine
yuva yapmış duygu vampirleri, senin onları kovuyor olman karşısında sessiz mi
kalacak sanıyorsun? Seni zorlamak ve köşeye sıkıştırmak için ellerinden gelenin
de fazlasını yapacaklar. Sana kendini çaresiz hissettirmek için savaş verecek
ve eski, tek düze, işe yaramaz hayatını cazip göstermek için çırpınıp
duracaklar. Acıyı allayıp pullayıp sana süslü bir şekilde göstermek adına bin
tane takla atacaklar Sebastian. Çünkü
onlar senin eski varlığınla güçlendi ve var ettiler kendilerini. Sana ait
acılardan şatolar inşa ettiler kendilerine…
----------
Hayatını
değiştiremezsin Sebastian. Diğerlerini de değiştiremezsin. Değiştirebileceğin
tek şey tüm bunlara yüklediğin anlamdır. İnsan ancak kendi anlamını
değiştirebilir. Yıldızların yörüngelerini değiştirmeye çalışmak gibidir bir
insanı değiştirmek. Mevsimleri değiştirmek gibidir… Dağları bile yerinden
oynatmak daha kolaydır, anlamak istemeyen bir insana bir şeyleri anlatmaktan...
Yalnızca anlamı değiştirebilirsin. Anlam sana özeldir. Kabullenir veya rededersin,
yüzleşir yada kaçarsın… İşte bu senin seçimindir. Kimse müdahele edemez.
Yaptığın seçimlerden sonra artık o durum gerçekte olduğu gibi değil, senin
yüklediğin anlam gibi olmaya başlar. Bunu yapmadığında ne mi olur? Bol bol
mazeretin, oldukça fazla öfken ve hiçbir şekilde çözülmemiş binlerce problemin…
----------
Küçük bir istek ver bana; sana
yeryüzünde hiçbir kalbin hissetmeyeceği kadar büyük bir umut vereyim. Bir adım
at bana; koşarcasına yanına geleyim. Bana küçük bir tebessüm gönder, sana
yeryüzünün en cıvıltılı kahkahalarını vereyim. Her şeyle gel bana ama korkuyla
gelme Sebastian. Yeni girişimlerinden ve yeniden kuracağın yeni hayatın için
karşılaşacaklarından korkma.
----------
Gerçek olan sorunlar değildir
Sebastian. Onlara takındığın tavırlardır. Gerçek, kocaman bir yalandır.
Gerçeğini bil.
----------
Eğer olmuyorsa bir şey beklide doğru
olan budur. Hemen yanlış anlama. Onun olmaması, güzel bir şeyin olması için
gerekiyordur. Hatırla; beklemeyi sevmiştik,kendimizi zamana bırakmayı…
----------
Sen sonucu değiştirmek için uğraş
verirken sebep katlanarak çoğalmaya devam ediyor. Sen daldaki kemirgenlerden
kurtulmaya çalışıyorsun ama ağacın kökleri hala aynı yerde duruyor. Sen sonucu
değiştirmekle meşgulken sebep ‘’Ben buradayım’’ diye haykırıyor. Esas nedeni
değiştirmediğin sürece, sonuçlarını değiştirmek için harcadığın gereksiz
çabalarla ‘’hayatın’’ heba olup gidecek. Neyi neden yaptığını yada yapmadığını
fark etmelisin Sebastian. Artık seninle kumdan kaleler değil, betondan şatolar
inşa edeceğiz.
----------
Ne bir başkasından daha iyi olmak, ne
de birinin onayını almak zorundasın. Kimseye borçlu değilsin. Kimseyle yarışın
yok. Herkes sen nasılsan sana öyle olacak. Ve de ‘’olan’’ öyle olması gerektiği
için olacak. Hayatın getirdiği budur. Herkes kendi rolünü ister istemez oynar.
Er yada geç ve de dolaylı da olsa herkes ‘’sonuç’’dan beslenmiştir. Sen de buna
saygı duyarsın. Kimseye borçlu değilsin. Borçlu ve minnet duyacağın biri varsa
o da kendindir. Her şeyi kendine borçlusun. Kendini çok sev Sebastian. Kimsenin
onu incitmesine izin verme.
www.burakkirmizituna.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder