16. Asır’dan başlayarak Tuna Nehri, Türküler ve Mehter
marşlarıyla, ezanla, tekbirle, salat ü selamla, gülbankla şenlenir. Tuna
havzasındaki Osmanlı şehirlerinden bir kısmının adını anmak bile Türkler için
şan, şeref, yenilgi, hezimet, hüzün, hasret ve gurbet dolu tarih sayfalarında
bir cevelan etmek için kâfidir.Osmanlı atalarımız, en parlak zaferlerini
ve en acı mağlubiyet, hatta bozgunlarını Tuna boylarında yaşadılar.Osmanlı’nın
Balkanlarda var olma mücadelesi ve direnişi, toprağın ve Tuna sularının bağrına
bir fidan gibi düşen yiğitlerin ardından yükselen ağıtlarlarla, gurbet ve
hasret türküleriyle, benzersiz direniş destanlarıyla insanlığın tarihine
abidevi kayıtlar düştü.Tuna Nehri, Osmanlı’ya
Balkanları ve Doğu Avrupa hâkimiyetini verdiği gibi 500 sene kadar sonra bunların
tümünü çok ağır savaşlarla geri
verildiğine tanık olan nehrin adıdır.
Verdiğimiz savaşlardan en şanlısı da Plevne Savunmasıdır. Plevne Savunması, Ruslar'ın 1877 yılında Osmanlılara açtığı
savaş sırasında, Türk ordusunun yaptığı askerlik tarihinin en büyük ve şanlı
savunmasıdır. Aldığı emir üzerine Plevne'ye gelen komutan Osman Paşa Plevne'ye
ulaştığı gün Ruslar tarafından yapılan bir taarruza karşı gelmiş ve ilk Plevne
zaferini kazanmıştır. Bundan sonra askerlerini yeni bir savaşa hazırlayan,
istihkâmlarını düzenleyen Osman Paşa, düşman kuvvetlerinin saldırılarını beklemiştir.
Plevne şehrinin bütün yönlerinin düşman kuvvetleri ile çevrili bulunmasına
rağmen Osman Paşa komutasındaki kuvvetler, güçlerinden hiç bir şey
kaybetmeksizin, günlerce üstün düşman kuvvetlerine karşı koymaktan
çekinmemişlerdir. Aradan aylar geçmesine rağmen, hiç bir yerden yardım gelmemiş
olmasına rağmen Osman Paşa, savunmadan bir an şaşmamış, yapılan bütün teslim
olma tekliflerini reddetmişti. Sonunda, ordunun yiyecek ve silâh yedeklerinin
tükenmeğe başlaması karşısında, Plevne şehrinden bir saldırı ile çıkmak kararı
verilmiş, her tarafı üstün düşman kuvvetleri ile çevrili Plevne'den süngü
kuvveti ile çıkma planları hazırlanmıştır. Bu planlar gereğince başta Osman
Paşa olduğu halde bütün askerler ve komutanlar, 10 aralık 1877 günü Vid suyunu
geçerek üstün düşman kuvvetlerine saldırmışlardır. Çok kanlı bir şekilde ve
süngü süngüye çok üstün düşman kuvvetlerine karşı yapılan bu çıkış hareketi
sırasında pek çok Türk askeri şehit olmuş ve Osman Paşa Ruslara esir düşmüştür.
Bu savaşlar sonucu
askerimizin nehre akan kanı, soyadımızın ortaya çıkış nedenini oluşturmuştur. Dedelerimizin
aldığı Nevi şahsına münhasır soyadımızı
saygı ve minnetle taşımaktan gurur
duyuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder