İnsanlar sevgiyi tadmadı. Adına
‘’sevgi’’ dedikleri olan hissi kafalarında tasvir ettiler.Ve hissedemedikleri
ama muhteşem olduğunu düşündükleri muazzam duygular kurdular.Sadece tariflerine uydurarak sevmeye
çalıştılar.Sevdik sandılar.
Her ‘’sevgi’’ sandıkları ‘’ayrılık’’
çıktı. Mecburi beraberlik olarak sürdü.Ve de doğanın bir kanunu…
Yeri geldi bir anne evladından
vazgeçti, yeri geldi bir hayvan eziyet çekti; ne doğaya, ne yaşadıkları
topraklara acıdılar. Birbirlerine bile acımadılar.
Kendi yarattıkları ‘’sevgi’’
olgusuyla kendilerine örnek olabilecek (ve var olduğuna ispat
gösterebilecekleri) kahramanlar yarattılar. ‘’Kerem ile Aslı’’ ‘’Ferhat ile
Şirin’’ ‘’Leyla ile Mecnun’’…..
Onlara yükledikleri sevgi masallarını
yaşayabilmek için uğraştılar.Onlar gerçek değildi ki; yaşadıkları sevgi gerçek
olsun.
Hayali tekrar hayal kılıp filmler
çektiler. Şiirlerde, şarkılarda yaşamaya çalıştılar bir türlü elde edemedikleri
o muazzam efsanevi duyguyu.
Tam ‘’evet oldu seviyorum’’ diyen bir
zaman sonra hissizleşmeye başladı.Hem de kendi eşini yok edecek kadar.Her şey
bitti.
Allah, yanıldığını anladığı o ilk günlerde
sevgiyi sadece insanın sanacağı bir hissiyat haline getirdi.
‘’SEVGİ’’ Allahın temsilcilerinin
(elçilerinin) kalplerinde korumaya alındı.
İnsanların anlayışına göre tabii ki herkes
sevmiştir.Ancak arınmışlık ve kutsal yönden (maneviyat) düşünürsek insanların
‘’sevgi’’ sandığı şey sevgi değil.Buna Allah katındakiler hariç hiçbir canlı
ulaşabilmiş değil.
O yüce sevgiyi Allah ilk insanlara
(Adem&Havva) verdi. Onlarla sevgisini,nimetlerini paylaştığında insan
Allah’ın kendisine yasakladığını yapmakla yaratan’a bunu taşıyamadığını
göstermiş oldu.Ve böylelikle insanlar kıyamete kadar ibadet ederek bir nevi
Allah’tan özür ve af dilemeye başladılar:
‘’İnsanız hata yapabilecek
acizlikteyiz,bizi doğru yolundan ayırma.Günahlarımızı affet.’’
diye dualar ettiler.Allah kolay
bağışlayandı.Tüm düzeni ve her şeyi yaratandı.Allah insanın kalbinden çektiği
yüce sevginin yerine nefis (irade) vermişti.Ve bir de iyi olabilmeleri için
kalplerine o yüce sevgi tohumlarını bıraktı.Ama insan ne kadar tövbe etse de,
dua etse de iradesine yenik düşüp bir yerde mutlaka yeni bir hata yapıyordu.Günahlarını
tazeliyorlardı.O sevgi tohumları bir türlü büyüyüp yeşeremiyordu.Bu yüzden
insanlara hep kendince bildikleri ‘’sevgi’’ şablonunu yaşamak daha kolay geldi.
-
Sen hiç sevmemişsinbelli. Seni seven
hiç olmamış’’
-
Milyonlarca insanın sevgisini,sevdiği
için akıttığı göz yaşını görmezden gelemezsiniz.
-
Ne yani siz annenizi yada ailenizi
sevmiyor musunuz? Sevgi yok diyorsunuz ya..’’
-
Siz istediğiniz kadar sevgi yalan
deyin, ben deli gibi seviyorum.
-
İyilik yapan bir sürü insan var
onların kalplerinde sevgi olmasa iyilik yapabilirler mi?
v.s
İşte tam da insana has bir döngüye
kaptırılmışlık. Ve döngüyü bozup başka gerçeklerle karşılaşacağım korkusunun
cevapları.Bakış açısını değiştirmeme.Yaşadıklarını sorgulayamama.Asırlardır
inanılan bir şeyin (sevgi olgusunun) farklı çıkmasının yaratacağı şokun
endişesi.Öteyi görmek istememe.Anı yaşama tembelliği.Alışkanlıkların getirdiği
monotonluklar.Bilinç altı otomatikleşmesi. Yani kendini sevdiğine inandırma.
-
Ben bizim bildiğimiz şekilde çok
sevdim. Ama bilmediğimiz şekilde hiç sevmedim. Yani yüce duyguya herkes gibi
ulaşamadım.Beni de aynı benim sevdiğim gibi sevdiler.
-
Milyonlarca insandan biriyim.Benim de
göz yaşım çok aktı.Zaten duygusuz olduğumuzu kimse inkar edemez. Milyonlarca
insanın her birinin hissettiği şey bir duygu bütünlüğüdür.Yani bütün insani
hislerimizin tümü.Kontrol dışı insanın tüyleri diken diken olur ya.Otomatikman
bu olur. Bunu engelleyemezsiniz.Sonuçta bize aittir.Biz hislerimizin bütünüyle sevdiğimizi sanarken
benim ulaşmak ve tadmak istediğim bir tek kalpten çok kuvvetli ve yüce bir
şekilde sevmektir.
-
Ailemi bizim sevgi tarifi dahilinde
tabii ki seviyorum. Ama onları da tadmadığım,tadmadığınız bir sevgiyle sevmek
istiyorum.
-
Evet şu an sevgiyi yaşadığımız
şekliyle düşünürsek bu sevgi olamaz. Yani sevdiğimizi sanıyoruz.Siz de bunu
sanıp yetinmekle özgürsünüz.Benim yakalamaya çalıştığım sevgide vazgeçiş,tutku
deformesi ve şiddet yoktur.
-
İyilik yapan insanlar, yaptıkları
iyiliklerin kat ve kat fazlası yanlışlar yapıyorlar.İşte değişmesi gereken
kırılma noktası da bu.Hayvan beslerken aç bir insanı doyurmuyorlar mesela…Alın teriyle
kazandığı paralarla kimsesizlere yardım ediyor bir taraftan temeli sağlam
olmayan bir bina yaptırıyorlar örneğin… v.b
Evet ben de aşk yaşıyorum,şarkılarını
söylüyorum; sevgiye dair.Ama hayatta ve bu dünyada o sevgilerin (aşkların) o
şarkının süresi kadar kısa olduğunu biliyorum.
Sevdiğim kadınlar neredeler? Beni
deli gibi sevdiğini söyleyenler…? Çıkarı olmadan yanınızda duran var mı?
Ailesini bile hayatından silenler yok mu? Yada evladını? Aşkım, canım diye
haykırıp bir ay sonra aynı sözleri başkasına söyleyenler? Boşananlar? Çocuğunu
dövenler? Hayvanlara eziyet edenler? İnançsızlar? Şevkatsizler? Ölüm
döşeğindeki karısını aldatanlar? Sevgiyi cinsel açlıkla karıştıranlar? Sayfalara
sığdıramayacağım bir sürü yapılan çirkinlik…Bunların hepsi sevdiğini,sevebildiğini
söylüyor.
Ben, benim hissetmek istediğim
aradığım ve bulmak içinde ömrümün yetmeyeceğini bildiğim ‘’sevgi’’
tarifsizliğinin içine bunların hiç birini karıştırmıyorum.
BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder