Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Temmuz 2013 Çarşamba

PİŞMANLIK


 
Günlerden bir gün, Kırlangıcın biri bir adama aşık olmuş.

Adamın penceresine konup şöyle demiş:
"Ben seni çok seviyorum. Lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım".

Adam cevap vermiş:
"Olmaz öyle şey. Sen bir kuşsun. Bir kuş, bir adama aşık olur mu?".

Kırlangıç bir süre sonra tekrar gelmiş:
"Lütfen pencereyi açıp beni içeri al. Birlikte yaşarız. Hem ben sana dost olurum. Hiç canın sıkılmaz. Birlikte yaşar gideriz"

Adam yine "Olmaz alamam... Git başımdan" diye cevap vermiş.

Zaman geçmiş... Sonbahar yaklaşmış... Kırlangıç üçüncü ve son defa penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş:
"Lütfen beni içeri al. Artık soğuklar da başladı. Dışarıda kalamam. Biliyorsun ben sadece sıcak havalarda yaşayabilirim. Beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omuzuna konar, seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın..."

Adamsa: "Derhal git başımdan. Ben yalnız kalabilirim" demiş ve kuşu kovmuş.

Adam, kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmüş: "Ben ne akılsız bir adamım...Ne kadar kibirliyim... Niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel olurdu halbuki, yalnızlığıma ortak olurdu..."

Adam pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Kendi kendine "Nasılsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir, ben de onu içeri alırım. Birlikte mutlu bir hayat süreriz" demiş. Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış. Yaz gelince kırlangıçlar da dönmeye başlamış. Ama onun kırlangıcı gelmemiş.

Yazın sonuna kadar penceresini hiç kapatmadan beklemiş ama boşuna... Kırlangıç yokmuş... Dönen Kırlangıçların birine sormuş onu. O da "Ne zaman gördün onu en son?" diye sorunca adam, "Sonbahara girerken, yaklaşık 5 - 6 ay oluyor" diye karşılık vermiş. Kırlangıç durumu anlamış ve de adama demiş ki : " Kırlangıçların Ömrü zaten 6 aydır"



Gidenler;sırf kendi kendimizi yenemediğimiz için bilinmeze terk ettiklerimiz.burnumuzun önünü görmediğimiz hallerimiz sakin bir kafayla düşününce ne kadar komik değil mi? aslında nedense kendi kendimizi cezalandırmamız bu...hiç bir şeye şans vermememiz ve hayatın tadını çıkarmamakta inad etmemiz.insanoğlu'nun içine nüksetmiş anlam veremediğim güdü'lerinden; umursamazlık,istemek ama belli etmemek,kimseye ihtiyacı olmama tavırlarıyla doğanın kanununa lüzumsuz bir baş kaldırış.
Bir komedi de; bir kenarda birinin size Aşk'tan ve mutlu olmayı isteme söylemlerini tebessümle dinleme faslı olur... Bir çok defa başıma gelmiştir sevgiyi ve yalnızlığını sorgulayan arkadaşlarımın benimle paylaşımları. ve  tebessümle dinleyerek içimden  geçirdiğim ''Kendin için ne yaptın acaba? Ego'nu tavan yaptırmaktan başka'' şeklindeki beyin fırtınalarım... 
Kendine ve etrafta mutlu olmayı bekleyen insanlara kaddarca davranıp kendine biçilmez bir değer verip kendini soyutlayıp sonra da her şeyin iyisine layık olduğunu düşünmek nasıl bir abukluktur?   ''ne veriyorsun ki ne bekliyorsun? ''  ''birinin tarlasına yağmur olup yağıyor musun? '' gibi doğru klişeler aklıma geliyor.
İşin özeti; son pişmanlığın hiç bir işe yaramadığıdır.öleni getirmez,uzağı yakın etmez,kırılan kalbi tamir edemez.sadece kişiye kalp'te asla geçmeyecek bir sızıyla bir hayat geçirme vaad eder.esasında insanın kendi dünyasını dar etmesi kendi ellerindedir.şu an ne yaşıyorsa kendisinin yarattığı dünyanın getirisi gerçeği açıktır.
Bir dost edinmek için,birini sevmek için,kendinize bir şans vermek için ne kadar daha zamanınız kaldı acaba?yapmadıklarınız hemde bile bile kendinizi mahrum bıraktığınız şeyler için ruhunuz size ne gibi bir haksızlık etti de bu cezayı kendinize verdiniz? insanların ''yalnızlığı'' ve birbirine olan ''uzaklığının'' ve akabinde gelen ''pişmanlıklarının'' tek nedeninin kendi tercihleri olduğunu biliyorum.Durup bakmak sadece etraftaki cansızlara mahsustur.Sevmek ve bunun için hareket etmekse insanlara.....
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

''İlla sevdiğiniz birinin hasta mı olması gerekir yada uzaklara gitmesimi kıymetini bilmeniz için.......veya ona"seni seviyorum"demeniz için ölmesi mi gerekiyor.canınızın yanması mı çok geç olması mı lazım sevdiklerinizle beraber geçirdiğiniz mutlu günlerin değerini anlayabilmeniz için...yoksa sonu hüzün ve ayrılıkla biten bir aşk filmi mi izlemeniz gerekiyor ona sarılmanız için.sevgiliniz ne olunca yada ne zaman aklınıza geliyor.ne zaman sarıyor içinizi onu kaybetme korkusu.peki sen onun kokusunu değişmeyen,onun sıcaklığı olmadan uyuyamayan sen;şimdi kime aynı hisleri besliyorsun.canımız mı sıkılmalı bir telefon için.bir sevgiyi kazanırken ağlayacağımıza kaybederken mi yine ağlamalı? ''(14 kasım 2012)


 




 















BURAK KIRMIZITUNA VİDEOLARI İÇİN TIKLA

http://www.dailymotion.com/tr/relevance/search/burak+k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna/1
http://www.songaz.com/videosearch.asp?search=burak%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1tuna





















   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder